Kayıtlar

Huzur etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

CEHENNEMDEKİ KIŞ

Resim
     Derinliklerde, cehennemin alevleriyle aydınlanmış bir dünya vardı. Her köşesinde acı ve keder hüküm sürerken, bir gün ansızın gökyüzünden bir kar tanesi düştü. Cehennemin sıcaklığına meydan okuyarak yavaş yavaş usulca beyaz örtüsünü serdi.       Bu dünya, kötülükle iliklenmiş, acı dolu anılarla dolu bir labirent gibiydi. Cehennemin kızgın ateşlerinin yalıtılmış köşelerinde gölgeler, acının çığlıklarıyla ritim tutarken, puslu bir sessizlik hüküm sürüyordu. Aniden gökyüzünden inen o narin kar tanesi, tüm bu kaosun içinde umudu, temizliği ve yeniden doğuşu temsil ediyordu. Beyaz örtüsü, karanlığa meydan okuyarak saf bir ışık kaynağı haline geldi, umudu ve güzelliği yeniden canlandırarak çevresine güven ve huzur yaydı. Bu zorlu dünyada beklenmedik bir umut ışığı gibi parladı, insanların içindeki iyilik tohumlarını canlandırarak karanlığa karşı direnişin sembolü oldu. İlk başta, cehennem halkı bu garipliği anlamadı. Kar, alevlerin arasında kıvrak bir şekilde oynaşırken, kıyamet öncesi

GEL DE KAÇIP GİDELİM, USANDIM BU HALİMDEN

Resim
     Hayatın koşuşturması içinde, kafa yormadan, tüm düşüncelerin arasında kaybolup giderek, kapıya hızlıca vurup arınmak istiyorum. Beni saran özgürlüğün tadını çıkarmak için, kulaklıklarımı titizlikle takacak ve ayaklarımın rehberliğinde adımlarımı nereye götürebiliyorsa oraya kadar ilerleyeceğim. Yalnızca içimdeki sesi dinleyerek, tüm endişeleri bir kenara bırakarak, adeta bir bulmacanın parçalarını birleştirir gibi, kendime doğru bir yol çizeceğim. Bu yolculuk sırasında, şehrin yoğun trafiği, insanların telaşları, iş stresinin ötesinde, içsel huzura yönelip kendimi bulabilmek için bir fırsat yaratmayı umuyorum. Benim için önemli olan, sadece bedenimle değil, aynı zamanda ruhumla da yürümek.       Ayaklarımın izlediği yol boyunca, çevremi daha dikkatli gözlemleyecek, doğanın sesine kulak verecek ve içimdeki sanatçıyı besleyeceğim. Rüzgârın estiği, güneşin yüzünü okşadığı, ağaçların dalga dalga dans ettiği bu özgür alanda, günlük hayatın sıkıcılığı ve rutinleri arasında kaybolmadan,

KUSURSUZ HUZUR

Resim
    Şu anda Kandıra'nın nefes kesen plajlarında kamp yapıyorum ve size söyleyeyim, pitoresk çevre gerçekten bir cennet. Bir tarafta deniz, diğer tarafta yemyeşil ormanla kendimi doğanın inanılmaz güzelliğinin içinde buluyorum. Biraz kaliteli zaman geçirmek için ne olağanüstü bir ortam! Çadırımdan dışarı baktığımda, önümde uzanan uzun kumlu plaj tarafından hemen büyüleniyorum. Kıyıya çarpan dalgaların ritmik sesi, beni anında rahatlatan yatıştırıcı bir melodi yaratıyor. Sanki karadeniz beni daha yakınına çağırıyor, beni harikalarını ilk elden deneyimlemeye davet ediyor.       Kamp deneyimimi daha da keyifli hale getirmek için çadırımın hemen önüne rahat bir masa ve sandalye kurdum. Bu kurulum, arkama yaslanıp rahatlayabildiğim ve etrafımdaki görkemli manzaraları ve sesleri alabildiğim için kendimi sakin atmosfere tamamen sokmamı sağlıyor. Serin esinti nazikçe dokunuyor, kavurucu güneşin sıcaklığından rahat bir nefes almamı sağlıyor ve denizin ferahlatıcı kokusunu taşıyor. Sakin bir

BİR ÇINAR

Resim
     Bir uçurumun kenarında durduğunuzu ve denizin engin genişliğine baktığınızı hayal edin. Nefes kesen manzarayı izlerken, gözleriniz engebeli manzaranın ortasında uzun ve görkemli duran muhteşem bir çınar ağacına takıldı. Kökleri yeryüzünün derinliklerine uzanıyor, toprağın özüyle iç içe geçerek onu yer kabuğuna bağlıyor. Bu ağaç sıradan bir ağaç değil; güç ve esnekliğin sembolü, doğanın harikalarının gerçek bir düzenlemesi. Çınar ağacının dalları genişçe uzanıyor ve güneşin kavurucu ışınlarından soluklanmak isteyenlere gölge ve barınak sunuyor. Nesiller boyu kuşların koruyucu kucağında teselli bulduğuna ve dallarına zarif bir şekilde indiğine tanık oldu. Canlı serçelerden zarif kırlangıçlara kadar, her kuş ağacın yayılan kollarının ortasında bir ev buldu. Neşeyle cıvıl cıvıl oluyorlar, havada yankılanan, çevreye hayat ve uyum getiren melodik bir senfoni. Rüzgar yaprakların arasından fısıldarken, hafif bir hışırtı sesi görünmez orkestrayı dolduruyor. Denizden gelen tuzlu su uçuruma

Klavyeye Döküp Yazmak

Seviyorum ama bu sefer ki ötekilerden biraz daha farklı. Farkı nerede diye sorarsan eğer; bu sefer yazmak gelmiyor içimden. Mutluluğum içimde kalsın istiyorum. Yazdıklarımla sonsuz değil yaşadıklarımla sonsuz kalsın istiyorum. Sonsuza kadar sürsün istiyorum. Bu aşkın neden yazı yazdırmadığını bilmiyorum. Mutluyum, huzurluyum, seviyorum ama yazamıyorum. Yazmak istedim, yazmayı denedim, uğraştım. Olmadı bir türlü bu aşkı kaleme döküp yazamadım. Gerçi artık hangi yazı kaleme dökülüyor ki... Klavyeme döküp yazamadım demeliydim. Klavyede ki harfler, oluşturulabilecek kelimeler, o kelimelerden kurulan cümleler bu aşkı anlatmaya yetmedi. Yada ben başaramadım. Belki yazamamamın sebebi O'dur. Uzaklarda, benden ayrı başka bir diyarda. Belki de saklamak istemişimdir içimde bir yerlerde bu aşkı. Belki o yüzden yazamıyorumdur. Daha bir sürü sebep sayabilirim aslında ama şimdilik sebep olarak bile bu kadarını yazabiliyorum. Körelmekten korkuyorum....