Kayıtlar

duygusal yazılar etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kalbini mi kırdı, Beklentilerini mi?

Resim
Bazen yaşadığımız hayal kırıklıklarında suçlayacak birini arıyoruz. Kalbimizin kırıldığını düşündüğümüz her anda, bütün suçu karşımızdakine yüklüyoruz. Oysa bazen mesele, birinin kalbimizi gerçekten kırması değil. Asıl mesele, bizim o kişiden neler beklediğimiz. "Gerçekten kalbini mi kırdı, yoksa beklentilerini mi?"   Bu soru işte tam da bu yüzden önemli. Çünkü çoğu zaman insanlar, bizim zihinlerimizde kurduğumuz hikâyelere ayak uyduramazlar. Biz onları olduğundan başka biri yapmaya çalışırız: Daha ilgili, daha düşünceli, daha duyarlı… Beklentilerimizle onları büyütürüz. Sonra o kişi kendi gerçeğiyle karşımıza çıkınca, sarsılırız. Aslında bize zarar vermek gibi bir niyetleri yoktur çoğu zaman. Onlar sadece kendi yollarında yürürler. Ama biz, onların bizim yanımızda nasıl olmaları gerektiğine dair sessiz beklentiler üretiriz. Ve işte kırılan da tam olarak budur: Beklentiler. Kalp, düşündüğümüz kadar narin bir şey değildir. Aşırı beklentilerle şişirilen hayaller patladığı...

Davet Edilmediysen “Gitme”

Resim
Hayatta bazen her şeyi fazlasıyla hissettiğimiz anlar olur. Birçok olayı dram haline getirdiğimi söyler insanlar, ama işte benim gerçeğim bu. Bir davet düşünün mesela. Herkesin çağrıldığı ama sizin unutulduğunuz o etkinlik. Belki unutulmadınız; belki de bilerek dışlandınız. Ama sonradan zoraki bir davet gelirse, içinizdeki o gurur çatırtısını hissedersiniz, değil mi? Ve işte tam orada dürtünüzle savaşırsınız: Gitmek mi, gitmemek mi? Ama bir öğrendim ki, davet edilmediysen “gitme”. Sadece dış kapının dış mandalı gibi hissetmek için orada bulunmak, size sadece bir yara daha açar. Bir diğer kuralım ise: Sana anlatılmadıysa “sorma”. Ne kadar önemli olduğunuzu düşünürseniz düşünün, bazı insanlar sizi kendi hikayelerine dahil etmemek için ellerinden geleni yapar. Belki bir sır saklıyordur, belki de sadece sizin bilmenizi istemiyordur. Bunu anlayıp kabullenmek gerek. Ama o çaresizlik hissi yok mu? Hani sormak istersiniz, merak edersiniz; ama biliyorsunuz ki sorarsanız, sadece şu cevabı alırsı...

Ruh Halimin Hava Durumu

Resim
Bugün ruh halime denk bir hava durumu buldum: bardaktan boşalırcasına yağan bir yağmur. Tıpkı şu an hissettiklerim gibi; yoğun, durmak bilmeyen ve belki de biraz hüzünlü. Ancak bu yağmur, caddelerin ışıl ışıl parlamasına ve insanların enerjisini kaybetmeden sokaklarda dolaşmasına engel olmuyor. Dışarıda bir canlılık var; içeride ise susturulamayan bir çığlık. İçimdeki o çığlık, bana sürekli şunu söylüyor: "Çık dışarı, o yağmurun altında deli gibi dans et. Kimseyi umursama. Kendin için bir şey yap!" Fakat bu sesi duysam da, o kadar uzaktan geliyor ki, ona kulak verecek cesareti bulamıyorum. Çoktan ıslandım bu hayatın yağmurunda, belki de tamamen sırılsıklam olmanın vakti gelmiştir. Yine de o ilk adımı atmak, belki hasta olma ihtimaline bile aldırmadan kendimi özgür bırakmak... Bu düşünce bana o kadar uzak ki. Hayatımı, yaşayamadığım anların üzerine kurulmuş bahanelerle geçiriyorum. "Şimdi olmaz, daha sonra belki" diye ötelediğim hayallerim, birer "keşke" ol...