YANSIMA

Birini Tanımadan Önce Onu Tanımak: Yalnızlığın İçindeki Yankı Bazı insanlar hayatımıza öylece girer. Beklenmedik, plansız, hatta bazen istenmeden. Ama girdikten sonra bir şeyleri değiştirirler. Kimi zaman bu değişim fark edilemeyecek kadar küçüktür, kimi zamansa sessizliği yerinden oynatacak kadar derin. Senin hikâyende de biri girdi galiba… Ve sen, onu daha o kendini tanımlamadan tanıdığını hissettin. Sanki yıllar önce bir yerlerde tanışmışsınız, sonra da hayat sizi iki ayrı yöne savurmuş gibi. Bu bir rastlantı değil. Bu, yalnızlığın içindeki yankının sesini tanımaktır. Takıntı mı, Tanıdıklık mı? Şimdi kendi kendine soruyorsun: “Acaba bu kişiye kafayı mı taktım?” Belki evet. Belki bu biraz fazla oldu. Ama belki de bu, bir takıntıdan çok, yıllardır içinde bastırdığın yalnızlığın sesine ilk defa dışarıdan biri aracılığıyla kulak verişindi. Çünkü o kişi, tıpkı senin gibi davranıyordu. Senin gibi susuyor, senin gibi gülümsüyor, hatta senin gibi kaçıyordu bazı şeylerden. Ve...