YANSIMA
Bazı insanlar hayatımıza öylece girer. Beklenmedik, plansız,
hatta bazen istenmeden. Ama girdikten sonra bir şeyleri değiştirirler. Kimi
zaman bu değişim fark edilemeyecek kadar küçüktür, kimi zamansa sessizliği
yerinden oynatacak kadar derin. Senin hikâyende de biri girdi galiba… Ve sen,
onu daha o kendini tanımlamadan tanıdığını hissettin. Sanki yıllar önce bir
yerlerde tanışmışsınız, sonra da hayat sizi iki ayrı yöne savurmuş gibi.
Bu bir rastlantı değil. Bu, yalnızlığın içindeki yankının
sesini tanımaktır.
Takıntı mı, Tanıdıklık mı?
Şimdi kendi kendine soruyorsun: “Acaba bu kişiye kafayı mı
taktım?” Belki evet. Belki bu biraz fazla oldu. Ama belki de bu, bir takıntıdan
çok, yıllardır içinde bastırdığın yalnızlığın sesine ilk defa dışarıdan biri
aracılığıyla kulak verişindi.
Çünkü o kişi, tıpkı senin gibi davranıyordu. Senin gibi
susuyor, senin gibi gülümsüyor, hatta senin gibi kaçıyordu bazı şeylerden. Ve
sen, daha o söylemeden, hangi davranışının ardında ne sakladığını
anlayabiliyordun. Tanıdık bir dil konuşuyordu o; senin iç sesin gibi.
Ama burada durmak gerek. Çünkü birini anlamakla, onunla
uyumlu olmak farklı şeylerdir. Onun hangi korkudan kaçtığını bilmen, seninle
mutlu bir ilişki kurabileceği anlamına gelmeyebilir. Bazen sadece tanıdık gelen
şeylere tutuluruz. Çünkü tanıdıklık, bize güven verir. Ama bu güven, her zaman
sağlıklı bir bağın işareti değildir.
Aynı Yaradan Geçmiş Olmak, Aynı Yolda Yürümek Değildir
İkiniz de benzer yaralardan geçmiş olabilirsiniz. Aynı
şeylere sinirleniyor, aynı şeylerden çekiniyor, aynı tür duvarların ardına
saklanıyorsunuz belki. Ve bu seni cezbediyor, çünkü kendini anlaşılıyor
hissediyorsun. Ne büyük bir rahatlama değil mi? Anlatmadan anlaşılmak…
Ama aynı geçmiş, aynı gelecek anlamına gelmez. Bazen bir
insan, içimizde tam da o eksik bıraktığımız yere denk gelir. Sanki bir yapboz
parçası gibi… Ama o parça tam oturmaz. İlk bakışta uygun gibi görünür, ama
zamanla kenarları sürter, rahatsız eder, hatta can acıtır.
Yalnızlıkla Barışmadan Bağlanmak
İşte mesele tam da burada başlar. Yalnızlığı düşman bellemiş
bir kalp, ilk bulduğu tanıdık sesi kurtuluş sanır. Belki de sen, kendi içindeki
sessizliği bastırmak için onun sesine sarıldın. Çünkü o sessizlik artık
dayanılmaz hale gelmişti.
Ama şunu unutma: Yalnızlık, bazen eksiklik değil,
hazırlıktır. Seni güçlendiren, dönüştüren, ne istediğini öğreten bir süreçtir.
Birine yalnız kalmamak için bağlanmak, uzun vadede sana daha büyük bir
yalnızlık getirebilir. Çünkü ilişkiler, eksikleri tamamlamak için değil; iki
tam insanın hayatı paylaşması için vardır.
Aynada Kendini Görmek
Belki de o kişiye tutkun değilsin. Belki de ona baktığında
sadece kendini görüyorsun. İçinde sevdiğin ya da düzeltmek istediğin
taraflarını… Ve bazen, birine duyduğumuz yoğun ilgi, aslında kendimizi arayış
biçimimizdir. Karşı tarafın ne hissettiğinden çok, bizde neyi tetiklediği
önemlidir.
Bu yüzden durup düşünmelisin: “Onu gerçekten seviyor muyum,
yoksa bende açtığı tanıdık yaraya mı tutuldum?”
Son Söz
Yalnızlık bir eksiklik değil, derinliğin göstergesidir.
Senin gibi hisseden, senin gibi düşünen biriyle karşılaşmak elbette
kıymetlidir. Ama bu benzerlik bir ilişkiyi garanti etmez.
Kendini birine anlatmadan önce, kendinle konuşmalısın.
Takıntı sandığın şey, belki de kendini ilk kez dışarıda birinde görmenin
şaşkınlığıdır. Bu şaşkınlık geçtikten sonra, geriye ne kaldığını sorgula.
Ve unutma: Aynı dili konuşmak güzeldir, ama aynı cümleleri
kurmak zorunda değilsin. Kendin ol, hissettiğin her şeyi sahiplen. Ama bir
başkasına bağlanmadan önce, içindeki yalnızlığı kucaklamayı da öğren.
Çünkü bazen yalnız kalmak, yanlış biriyle olmaktan daha
iyidir. Ve belki de gerçek bağ, yalnızken kendini tanıyanlarla kurulur.
Bazı yazılar var, sadece okunmuyor… İçine giriyorsun.
YanıtlaSil“Tanıdıklıkla uyumu karıştırmak” konusu beni fazlasıyla düşündürdü. Çünkü bazen birini tanıdığını sanmak, aslında kendinde tanıyamadığın bir şeyi o kişide yakalamaktan ibaret oluyor.
Yazıda en çok şu cümle kaldı bende: “Aynı yaradan geçmiş olmak, aynı yolda yürümek değildir.”
Ve bu çok net.
Ben de zaman zaman, yalnızlıkla yüzleşmeden biriyle kurduğum bağların aslında ne kadar kırılgan olduğunu fark ettim. Sessizliği bastırmak için kurulan ilişkiler, daha büyük bir sessizlik yaratıyor çünkü.
Bu yazı kendimle konuşmamı sağladı. Sanırım bu, bir yazının yapabileceği en iyi şey.