Ulan Kenafir
Gece terasta yıldızları seyrederken uyuyakalmışım. Sabah güneş tepemde beni cayır cayır yakarken küfür ede ede uyandım. Gözlerimi açamıyordum. İçeriye kendimi atmadan önce dizimi de sandalyeye vurdum. Canım yandı tabi ama gözlerim "karanlıııığaa koşşşşş" diye bağırıyordu. Yatağıma geçtim biraz daha uyurum diye düşündüm ama uyuyamıyordum sağa döndüm sola döndüm bir gram uyuyamadım. Kalktım duş aldım, kendime geleyim bahanesiyle.
Biraz televizyon izleyeyim dedim. Sabah programları da çok eğlenceliymiş gerçekten. Sıkıldım kapattım. Yürüyüş yapayım bari diye kendimi sokağa attım. Harika bir sahil var, büyük bir park. Sabah pek kimse olmaz hafta içleri ama hafta sonu öyle kalabalıktı ki. Kulaklığımı taktım hızlı hızlı yürüyorum. Kimse umurumda değil. Biraz terleyip eve gitmek amacım. Ulan en fazla yirmi metre sonra eski bir arkadaşıma rastladım parkta. O da spor yapmaya gelmiş. Gel, oturalım iki laf edelim dedi. Özlemiş sanırım. Ben görmeseydim aklıma bile gelmezdi. İsteksiz isteksiz kabul ettim. Yakınlarda bir kafeye oturduk. Bu başladı anlatmaya. Öyle oldu, böyle oldu... Baktım sıkıldıkça sıkılıyorum. Oflayıp poflamaya başladım. İçimden de sayıp sövüyorum "sus artık" diyorum. Sonunda duydu sanırım içimdeki haykırışları. Bana sordu. "Sen neler yaptın görüşmeyeli?"
Oooo sıra bana gelmişti. Hiç hevesim yoktu aslında bir şeyler anlatmaya, "hiç" deyip kalkıp gidesim vardı ama başladım döşemeye. Bir sıkıyorum pir sıkıyorum. Mükemmel bir işte çalışıyorum, çok iyi maaşım var. Bekar değilim, kız arkadaşımla birlikte yaşıyorum. Düğün hazırlığı içerisindeyiz. Dünya güzel, ben güzelim kafasındayım. Anlattıklarını da dinlememiştim zaten. Oda beni dinledi mi bilmiyorum. Çokta umurumda değil. Artık veda vakti geldi kalktık. Ben sporuma devam edeceğim. Daha doğrusu başlayacağım. Bir saat boş muhabbet için benim vaktimi çaldı pezevenk.
Koşmaya başladım. Biraz kendimi terleteyim de öyle eve geçerim diye düşünüyordum. sahil boyunca beş tur atıyorum. Sonrasında eve geçiyorum. Sahilin bitimine doğru dalgalar yola çıkarmış yosunları. Gece boyu çok dalga vardı sanırım. Çünkü ben koşarken çarşaf gibiydi deniz. Ben o yosunlardan birine bas. Yere kapaklandım. Adamın nazarı değdi. Sanırım dinlemediğim için beni cezalandırıyordu. Ama anlattıkları da hiç ilgi çekici değil ki. Zaten seni yıllardır görmemişim, konuşmamışız. Sosyal medyalardan bile takip etmiyoruz birbirimizi. Uzaktan da olsa bir bağımız yok. Sen tesadüfen görmüşsün yolda beni. "Merhaba" de geç git yanımdan. Daha fazlasını istemendeki sebep nedir acaba? Çok merak ediyorum.
Seni dinlemedim ve ayak üstü kırk yalan söyledim diye çarpıldım işte. Çok uzun sürmez benim cezalandırılmam. Olay yaşandı, ben kötü davrandım. Aradan beş-on dakika geçti. Sonuç KOLUM KIRILDI.
Bir daha göreyim zaten o adamı, bu sefer tüm anlattıklarını tek tek dinleyeceğim. kenafir gözlü pis şeytan. Kesin kıskandı benim anlattığım yalandan hayatımı. O yüzden nazar değdi. Aslında nazara da inanmam ama kendime toz kondurmayı sevmiyorum. Dikkatsizliğimden fark etmedim yerdeki yosunları. Bastım. Kaydım. Düştüm. Kolum. Kırıldı. Ah.
Biraz televizyon izleyeyim dedim. Sabah programları da çok eğlenceliymiş gerçekten. Sıkıldım kapattım. Yürüyüş yapayım bari diye kendimi sokağa attım. Harika bir sahil var, büyük bir park. Sabah pek kimse olmaz hafta içleri ama hafta sonu öyle kalabalıktı ki. Kulaklığımı taktım hızlı hızlı yürüyorum. Kimse umurumda değil. Biraz terleyip eve gitmek amacım. Ulan en fazla yirmi metre sonra eski bir arkadaşıma rastladım parkta. O da spor yapmaya gelmiş. Gel, oturalım iki laf edelim dedi. Özlemiş sanırım. Ben görmeseydim aklıma bile gelmezdi. İsteksiz isteksiz kabul ettim. Yakınlarda bir kafeye oturduk. Bu başladı anlatmaya. Öyle oldu, böyle oldu... Baktım sıkıldıkça sıkılıyorum. Oflayıp poflamaya başladım. İçimden de sayıp sövüyorum "sus artık" diyorum. Sonunda duydu sanırım içimdeki haykırışları. Bana sordu. "Sen neler yaptın görüşmeyeli?"
Oooo sıra bana gelmişti. Hiç hevesim yoktu aslında bir şeyler anlatmaya, "hiç" deyip kalkıp gidesim vardı ama başladım döşemeye. Bir sıkıyorum pir sıkıyorum. Mükemmel bir işte çalışıyorum, çok iyi maaşım var. Bekar değilim, kız arkadaşımla birlikte yaşıyorum. Düğün hazırlığı içerisindeyiz. Dünya güzel, ben güzelim kafasındayım. Anlattıklarını da dinlememiştim zaten. Oda beni dinledi mi bilmiyorum. Çokta umurumda değil. Artık veda vakti geldi kalktık. Ben sporuma devam edeceğim. Daha doğrusu başlayacağım. Bir saat boş muhabbet için benim vaktimi çaldı pezevenk.
Koşmaya başladım. Biraz kendimi terleteyim de öyle eve geçerim diye düşünüyordum. sahil boyunca beş tur atıyorum. Sonrasında eve geçiyorum. Sahilin bitimine doğru dalgalar yola çıkarmış yosunları. Gece boyu çok dalga vardı sanırım. Çünkü ben koşarken çarşaf gibiydi deniz. Ben o yosunlardan birine bas. Yere kapaklandım. Adamın nazarı değdi. Sanırım dinlemediğim için beni cezalandırıyordu. Ama anlattıkları da hiç ilgi çekici değil ki. Zaten seni yıllardır görmemişim, konuşmamışız. Sosyal medyalardan bile takip etmiyoruz birbirimizi. Uzaktan da olsa bir bağımız yok. Sen tesadüfen görmüşsün yolda beni. "Merhaba" de geç git yanımdan. Daha fazlasını istemendeki sebep nedir acaba? Çok merak ediyorum.
Seni dinlemedim ve ayak üstü kırk yalan söyledim diye çarpıldım işte. Çok uzun sürmez benim cezalandırılmam. Olay yaşandı, ben kötü davrandım. Aradan beş-on dakika geçti. Sonuç KOLUM KIRILDI.
Bir daha göreyim zaten o adamı, bu sefer tüm anlattıklarını tek tek dinleyeceğim. kenafir gözlü pis şeytan. Kesin kıskandı benim anlattığım yalandan hayatımı. O yüzden nazar değdi. Aslında nazara da inanmam ama kendime toz kondurmayı sevmiyorum. Dikkatsizliğimden fark etmedim yerdeki yosunları. Bastım. Kaydım. Düştüm. Kolum. Kırıldı. Ah.
Yorumlar
Yorum Gönder