Kayıtlar

Şu Seni Deli Gibi Seven Kişi

Hani şu senin deli gibi sevdiğin kişi bir gün sana “seni seviyorum” der de, çıkarsanız, anlatayım neler olacak: İlk önce sana seni sevdiğini söyleyecek, senin için uğraşacak, seni mutlu edecek, sana sarılacak, seni öpecek, sana istediğin herşeyi verecek. Hediyeler alacak, seninle uyuyacak, gezecek, birlikte kahkahalar atacaksınız. Sonra yemek, sonra resim, herşeyi birlikte yaşayacaksınız. Ayakların yerden kesilecek, herkese onu anlatacaksın, hatta ondan başka hiçbir şeyi konuşmayacaksın. Onun sonsuza dek yanında olacağını düşünüp, onun için herkesi karşına alacaksın. Hayatını, ondan ibaret gibi anlatacak ve yaşayacaksın. Gözlerinde kaybolacaksın, ellerini bırakmak istemeyeceksin, üşüdüğünde ona sarılacaksın, kalbinin atışını hissedeceksin, kokusunu ciğerlerine kadar ezberleyeceksin. Ne zaman ne yaptığını, mimiklerini, kirpiklerini, ellerini aklına gelecek ne varsa bir bir aklına işleyecek hepsinin şekli şemali. Herşey güzel gidiyor diyeceksin, sonra bir şey olacak. Bir soğukluk

Bana Sor

Sen özlemeyi bir de bana sor Gece olunca yalnızlık sarınca bedenimi Onun, eli tutsun ellerimi diye beklemeyi Bana sor severken özlemeyi Bir ses ararken kulaklarım Sevdiğini söylerken fısıldamanı Gözlerim seni ararken Karanlıkta hayalini görmeyi Karakaşını kara gözünü… Sen bana sor Aslında bana çok yakın Ama bir o kadarda uzak oluşunu Elimi göğsüme sokup okşamayı Seni özleyen kalbimi… Yüreğimin titremesini İçimin aniden ürpermesini Şefkatin ve üzerime titremen Aklıma gelirken benim mutluluğum Hasretimden süzülen birkaç damlayı Bana sor sensiz sessiz ağlamayı Yanımdaymışsın gibi yatakta yorgana sarılmayı Bedenimi sarmayı beklemeyi Teninin kokusunu içime çekmeyi Sensizken seninle sevişmeyi Bana sor bitanem Bana sor sen özlemeyi Özlemenin en acı en yalnız çığlıklarını Ben iyi bilirim Özlemle şu yüreğimin Her defasında aynı şekilde Heyecanla atmasını Sen bana sor birtanem

Suskunuz

Suskunuz... Hem de çığlık çığlığa bir suskunluk bizimkisi... Bu konuşacak bir şeyimiz olmadığından değil. Konuşmaya çalıştığımız şeylerin, alıştığımız yalnızlığımızdan uzaklaştırması aslında bizim korkumuz... İkimiz de cesaret edemiyoruz. Öylesine alışmışız ki içimizde büyüttüğümüz yalnızlığımıza. Seviyoruz onu. Bekli de yaşandığında yok olacağı korkusu bizi tereddütte düşüren. Kaybetmekten korkacağımız bize ait bir şey oluşturma kaygısı... Sen yapamadığın hamlenin, hayatin boyu inanmak istediğin değerlere sahip gibi gördüğün düzeni yok etme girişiminden başka bir şey olmayacağını düşündün hep... Bense yılların verdiği bir alışkanlıkla içinde var ettiğim bana daha fazla acı vermemek için susmayı tercih ettim... İçimden çiğlik atarak susuyorum... Susuyorum... İçimde o kadar güzelsin ki... Sana susuyorum... Demiştim ya "yüreğim susmayı öğreniyor". Asli yok. Sevdiğini anladığında içinde duyduğun çiğliğin yankısı hiç bitmiyor. O hiç susmayacak... Her gün, her saat b

Bak Buda Başlık: Çağdaş

Resim
Kimse bilmezdi onun gerçek duygularını. Kapalı bir kutu gibiydi adeta. Kilitlemişti kendini dışarısının barbarlığına. Korkuyordu. Küçücüktü yüreği. Daha önce emanet etmişti kalbini, biliyordu acı çekmenin ne demek olduğunu. Bu yüzdende korkuyordu. Acı çekmek istemiyordu mutluluğun sonunda. Mutlu olmuştu hemde çok mutlu olmuştu. Kimsenin bozamayacağını düşünüyordu mutluluğunu. Hiç bitmeyecekmiş gibi yaşadı mutluluğunu. Her gün her dakika... Nerden bilebilirdi ki aşkın vermiş olduğu mutluluğun en sonunda ona acı çektireceğini. Fitil fitil burnundan geleceğini nerden bilebilirdi ki? Neyse gidelim de meze alalım bari. Çok alaklı oldu biliyorum. Ama yanınmda o kadar salak bi çocuk oturuyor ki bütün konsantrem dağılmış durumda. Bok ye emi Çağdaş!

..... bir insanım

Aynı şarkıyı 100 kere dinleme manyaklığı olan,sabah suyu yüzüne çarparken suyun bileklerden dirseklerine akmasına uyuz olan, buzdolabını açıp boş boş baktıktan sonra kapayan, kulağında mp3 ile gezerken klip tadında yürüyen,elleri...ni bir türlü ısıtamayan, çift bölmeli çakmakta her iki tarafta gaz seviyesini dengeleme ihtiyacı duyan, girdiği kapalı bir mekanda ilk önce çıkış kapısının nerede olduğunu arayan, masaya oturduğu zaman ilk olarak ayaklarını koyacak yer arayan, küçükken radyodan kaset dolduran iki eli birden doluyken elektrik düğmesini burnuyla açıp kapayan, kedinin miyavlamasını bakışlarıyla susturmaya çalışan, otobüsü kaçırınca gurur yapıp arkasından koşmayan, çorap giymeyip biraz hava alsın diyen,hiçbir bebeğin ağlamasına tahammül edemeyen, hayatında hiç lost izlememenin eksikliğini hissetmeyen, arabayı müzik olmadan hareket ettiremeyen, limonun tekbir damlasına bile uyuz olan, eşek kadar kızların 3 yaşındaki kızlar gibi konuşmalarına sinir olan, yolda giderken kaldırımd