Kayıtlar

Ölüm etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

LANETLİ KADIN

Resim
          Bir zamanlar zarafet ve canlılık yayan büyük bir konak olan bu ev, bugün eski ihtişamının unutulmaz bir hatırlatıcısı olarak duruyor. Mevcut hali gözü aldatsa da konağın şanlı geçmişini göz ardı edilmemeli. Bir zamanlar yaşam ve canlılıkla dolu bir yerdi, söndürülmeye karşı geçirimsiz görünen sonsuz bir enerji yayan bir cennetti. Büyük trajedi, bu evi bir arada tutan evin hanımının kalbi dayanılmaz bir çılgınlığa yenik düştüğü zaman konağın başına geldi.       Çektiği sıkıntının pençesinde, amansız bir yıkım yoluna girdi. Birer birer, kendilerini konağın bakımına ve refahına adamış sadık personelin istihdamına son verdi. Zaman geçtikçe, bir zamanlar konağın salonlarında dolaşan çocuklar kısa sürede dağıldılar, sevgili annelerini tüketen zayıflatıcı deliliğe tanıklık edemediler, etmek istemediler. Kaçma çabalarına rağmen, umutsuzluğun yankıları devam etti. Karısının kötüleşen zihinsel durumunun ağırlığıyla yüklenen evin efendisinin, sonunda kendi ölümüne yenik düştüğü ve arkas

Aşk Sessiz, Sevgi Dilsizdir

Bir adam anlatıyor.. Karımı 1998'in sonbaharında kaybettim.Yedi senelik evliliğimizin iki senesini kanser tedavisi için hastanelerde geçirmiştik. Karım , her evlilik yıldönümümüzde ikimizin fotoğrafını çerçeveler, "Bunlar bizim hayatımızın gölgeleri" derdi.. Öldüğünde,yedi tane resmimiz vardı. 97'in bir gecesinde, onu aldattım.Oysa ona sürekli onu ne kadar çok sevdiğimi ve sonsuza kadar sadık kalacağımı söylerdim. Ölmeden iki hafta önce yine aynı şeyi tekrarladım. Tuhaf bir gülümsemeyle baktı bana ve sadece "Biliyorum" dedi. İzmir'e kar yağdığı gün, yani bir ay önce, evdeydim.Fotoğraflarımıza bakıyordum yine.. Her çerçevenin altında bir harf olduğunu ilk kez o gün farkettim.A.R.K.A.S.I.N. Gerisi için yılları yetmemişti.Ama sanırım "Arkasına bak"yazmaya filan niyetlenmişti. Hemen çerçevelerin arkasına baktım.Hiçbir şey yoktu.Sonra bir şey dürttü beni, hepsini teker teker söktüm. İnanabiliyor musunuz, herbirinin arkasından bir mektup ç

Yalancı Aynalar

Çok taninmiş özel bir hastahanede sezaryen ile dünyaya açtı gözlerini. Doktorlar ameliyat masasının etrafinda fir dönüyor, hemşireler adeta titriyorlardı. Dünyaya gelisi çok görkemliydi, bütün yüksek tirajli gazetelerin ilan sayfalarında kocaman kupürlerle; adeta dosta, düşmana, sevene, sevmeyene ilan edildi. Düşman çatlatıldı, dostlar sevindirildi... O, olanların farkında değildi. Annesinin sıcacık kucağında mışıl-mışıl uyuyordu babasinin bol yakit harcayan, bol silindirli makam otomobilinin arka koltuğunda...  Şoför  her zamankinden çok daha dikkatli kullanıyordu aracı...Özel hemşiresi yanı başında, mimikleri sık sık değişiyor, sevinçten uçuyordu adeta, çünkü ona göre bu bebek rahatlık, para, huzur, daha daha çok şey demekti... Bakıcısı konvoyun ardından seyreden diğer araçtaydı ve o da; aynı mutluluğun mağrurluğu içindeydi... Babasının ağzı kulaklarına değecek gibi, gözleri çakmak çakmak parlıyor, içi içine sığmıyordu. Konvoy malikaneye ulaştı sonunda. Püfür püfür deniz yeli esiyor,

Bir Gün Bir Adam

Saat sabahın 7'siydi. Uyanmıştı ama alarmın çalmasını bekliyordu yataktan kalkmak için. Her sabah öyle kalkardı yatağından. Alarm çalmadan önce uyanırdı. Yatağın içinde ayılmak için bir o yana bir bu yana döner dururdu. Alarm saat 07:00'ye kuruluydu. Kalktı, banyoya doğru yöneldi. Dün gece biraz içmişti ve başı biraz ağrıyordu. Banyoya girmeden mutfağa gitti. Kahve suyunu ısıtmaya bıraktı. Banyoya gitti. Elini yüzünü yıkadı. Aynada biraz yüzünü inceledi. Sakalının uzayıp uzamadığını iyice kontrol etti. Kesmeyeceğine karar verdikten sonra tekrar mutfağa gitti. Kahvaltı etmeden asla giyinmezdi. Çünkü biraz sakardı ve üzerine dökmekten korkardı. Eğer giyindikten sonra kahvaltı yaparsa ve üzerine bir şeyler dökülürse çok sinirlenirdi. İşe geç kalırdı. Çamaşırları direk makineye atardı, akşam eve geldiğinde fazladan iş çıkarmış olurdu kendisine. Bunu bildiği için Kahvaltıdan sonra giyinirdi, rahat rahat.  Kahvesini içti, kahvaltısını etti. Giyindi ve çıktı evden. Her zaman o