Kayıtlar

Yağmur etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sıradan Bir Hafta Sonu

Rüyamda seni gördüm. Sabah uyandığımda yanımda sen yatıyormuşsun gibi hissettim. Elinin sıcaklığı vardı sanki göğsümde. Ama senin yanımda olmadığını biliyordum. Gözlerimi açtığımda sen orada yoktun. Tam da bildiğim gibi. Nerede olmadığını biliyorum. Benim yanımda değilsin. Çalar saat çalmaya başladı. Gerçi bugün erken uyanmamı gerektiren bir sebebim yok. Miskinlik yapıp yatmaya devam edebilirim. Çalar saati kapatıp beş dakika daha uzandıktan sonra yatağımın hemen yanında duran canavar ayağı pandufumu giydim. Perdeyi açıp, pencereyi araladım. İçeriye biraz güneş girsin istemiştim ama kalbimdeki gibi bir hava var dışarıda. Çok bulutlu ve yağmurlu. Biraz esnedim ve gerindim pencerenin karşısında. Yağmuru izlemek iyi geliyor bana sakinleşiyorum. Odadan çıkmadan üzerime sabahlığımı giydim. Banyoya geçtim, elimi yüzümü yıkadım. Havluya kurulanırken bir an senin kokun geldi burnuma. Evin her yerine sinmişsin sanırım. Bilgisayarımda senin hazırladığın bir çalma listesi vardı. Her sabah o

Kızıl Ay - 10

Resim
Balkonun kapısı açık kalmış. Dışarıdan gelen soğukla ve sağanak yağmurun sesiyle uyandım. Ben yine çırılçıplak yatıyordum. Dün gece olanlar geldi bir anda aklıma ve geçen seferki gibi bir kabus olmasını diledim içimden. Sağıma döndüğümde yanımda, bana arkasını dönük bir halde kızıl saçlı biri yatıyordu ama Feray'ın saçları kahverengi değil miydi? Bu ortamda bulunan, kızıl saçlı benim bildiğim bir tek Oya vardı. Yanımdaki Oya mıydı? Oya? Hani şu ışık saçan Oya? Biraz kalktım ve yüzünü görmeye çalıştım. Gerçekten de Oya yanımda yatıyordu ve çırılçıplaktı. Allah aşkına bana ne içiriyorsunuz böyle? En son hatırladığım Feray'ın bana kısmen tecavüz edişiydi. Oya nasıl oldu da buradaydı? Ben kendime hakim olmaya çalışsam bile bir yerlerden bir şekilde kanıma karışıyordu lanet şey. Yataktan çıktım duşa girdim. Belki hala kabus görüyorumdur diye önce soğuk suyu açtım. Soğuk su iyi geldi. Geceden kalma kafam tamamen açıldı. O sırada kapı sesi duyar gibi oldum. Apar topar çıktım duşt

Kızıl Ay - 4

Onun bana özel olarak aldığı takım elbiseyi giydim. Beni almasını bekliyorum. Telefonum çaldı. Kapıda beklediğini söyledi. Hazır ve nazır beklediğim için hemen aşağıya indim. Hava yeni kararmaya başlamıştı, biraz bulutluydu gökyüzü. Umarım yağmur yağmaz, yağarsa bile inşallah açık havada duracağımız bir yere gitmiyoruzdur diye içimden geçirdim. Gideceğimiz yere varana kadar ikimizde tek kelime konuşmadık. Elimden sigara düşmüyordu. Biri bittiği anda bir diğerini yakıyordum. Ben inanılmaz gergindim. Arabanın içi o kadar duman altı olmuş ki parfüm şişesinin tamamını üzerime döktüm arabadan inerken. İyi ki yanıma almışım. Afilli bir villaya geldik. Kapıda iri yarı adamlar vardı. Bizi görür görmez "Hoş geldiniz" dediler ve sonra kapıları sonuna kadar açtılar. İçeri girince iki yandan merdivenler çıkıyordu üst kata. Sağ tarafta uzun bir koridor vardı. Koridora doğru yürüdük birlikte. İşte şimdi konuşmaya başlamıştı. "Her şeyi bana bırak. Kimseyle konuşma. Konuşacak olursa

Kelebek

Yanlış bir zamanda doğmuştu Daha küçücük bir tırtıldı Yeni bir umut büyütüyordu kendiyle birlikte Çok uzun yolu vardı önünde Aç kalmamalıydı Kış günü yumurtasından çıkması onun suçu muydu? Az biraz yaşadı ilk evresini Tırtıl olmak zorlamıştı onu Kısa bir zaman sonra örmeye başladı kozasını Kışı çabuk ve kolay atlatır diye düşünmüştü Halbuki içinde büyüttüğü umut Onu daha çok ısıtmıştı Onu daha çok hayata bağlamıştı Ve gene hiç ummadığı bir anda çıkmıştı kozasından Hep yanlış zamanı seçmişti Rengarenk kanatlarını çırptı önce Kendisinin büyüsüne kapılmıştı Çirkin bir tırtıl iken Bu kadar güzel bir kelebeğe döneceğini tahmin edememişti Kanatlarını bir kez daha çırptı Havanın soğuğuna aldırmadı Uçmaya başladı rüzgarla birlikte Umuduyla birlikte savrulmaya başladı rüzgarda Uçup ilerlediğini düşünüyordu o Ama tek yapabildiği acemice kanat çırpmaktı Rüzgarın ritmine kapılmıştı Bir ağaca çarptı ve durdu Daha iyisini yapabilirim düşüncesine kapıldı Ağacın en tepesine

Düşmeden Bilemezsin

Resim
Gökyüzünden yeryüzüne yolculuk eden bir yağmur damlası gibiyim bu gece. Çok bulutlu bir hava var. Ayı bulutların üzerinde gördüm. En son baktığımda ordaydı yani. Ne kadar güzel eğleniyorduk halbuki bulutların üzerinde. Ne kadar güzel günlerimiz geçiyordu birlikte. Nerden bilebilirdim ki bir gün birinin ayağımı kaydırıp beni bile bile yeryüzüne göndermek isteyeceğini. Ben düştüm aşağıya. Her şey aslında çok güzeldi. Aşağıya düşüşüm bile… Benimle birlikte düşen çok yağmur damlası vardı. Ve sanki çoğu istekli atlamış gibiydiler. Hiç birinin suratında tek bir damla göz yaşı yoktu. Ben ağlıyordum sadece. Düştükçe parçalanıyordu bedenim. Yavaş yavaş küçüldüm. Gözümün önünden geçti bütün yaşadıklarım. Kimseye çarpmadan yeryüzüne doğru ilerliyordum. Onlarla konuşacak fırsat bile bulamadım bu gece. Düştüm. Çok hızlı çarptım yeryüzüne. Parçalandım daha fazla. Bütün hücrelerim ayrıldı bedenimden. Ama o kadar kalabalıkmışız ki, ben bunu düştüğümde anladım. Yalnız değildim orda. Yeryüzü kötü b

Lanetli Şehir - 1

Resim
           Lanetli bir şehirde uyanırsan belki anlarsın duygularımı. Ne zaman penceremden dışarıya baksam gökyüzü hep gri. Mavilikten eser yok adeta. Ve hep bir yağmur var. Her zaman yağan ve dinmeyen yağmurlar. Muson yağmurları gibi. O kapanmayan penceremden içeriye girip benimle konuşan tek şey rüzgar. Artık onu anlayabiliyorum. Fısıltıları kulağımda yankılanıyor. Duyabiliyorum. Bazen hüzünlü gibi yağmur damlaları getiriyor odama ağlarmışçasına. Bazen yağmur başladıktan hemen sonraki mis gibi toprak kokusunu getiriyor. Toprak görmeyeli uzun zaman oldu. Nereye baksam beton bloklardan, duvarlardan başka bir şey görmüyorum. Fazladan ekmek bulduğum bazı zamanlarda, ekmeği kırıntı haline getirip penceremin önündeki parmaklıkların dibine koyuyorum. O zamanlar bir bahar havası esiyor odamda. Kuş sesleriyle doluyor odamın içi. Adeta dua eder gibi ötüşüyorlar. Nasıl mutlu oluyorum onları dinledikçe... İnsan yalnız kalınca başka yollardan mutlu olmayı öğreniyor işte.

Yağmur!

Resim
Bir damla kaçıverdi  Kirpiklerin arasından Salına salına süzüldü  Elmacıklarından yanağına Birden irkildi dışarıdan gelen sesle Gök gürlemişti aniden Gökyüzü de eşlik eder olmuştu ona Tutmadı gözyaşlarını Yağmurdan ilham aldı Koşarak evden çıktı Gökyüzüne doğru döndü Ağlamaya başladı Bir yandan yağmur çarpıyordu  Bir yandan akıyordu göz yaşları Aslında yağmur ağluyordu Anlamazdı zaten kimse ağladığını Dışarıdaydım, ıslandım derdi en fazla Çok zor değildi ya Tutamadı göz yaşlarını Yağmurdan ilham aldı Egemengin...

Gök gürültüsünden korkar her çocuk

Resim
Gün güneşin doğmasıyla başlar. Gökyüzüne yükselir büyüyerek ve daha fazla ışıldayarak. Son zamanlarda buna pek rastlayamıyorum. Çok fazla bulut, çok fazla kara bulut. Yağmur bitmiyor. Gök nasıl üzülmüşse artık, ağlaya ağlaya dökemedi içini. Çok kötü bir durum. Üzülüyorum aslında. Yok la üzülmüyorum aslında. Gök bu ağlar ağlar susar diyorum. Zırlarken çok sesi çıkar. Hatta korkutur çoğu insanı. Çocuklar saklanırlar yorganın altına. Annelerine sarılırlar. Onlara üzülüyorum aslında, bir yandan da gülüyorum. Büyüdükleri zaman anlayacaklar korkmamaları gerektiklerini. Büyüdükleri zaman kendileri bile gülecekler. Anneleri anlatacak onlara "sen küçükken ...........". "vay be ben neymişim, ne salaklıklar yapmışım küçükken" diyeceksin. 7 Bazı anılarını arkadaşlarına anlatacaksın ve hep birlikte güleceksiniz. Onlarda anlayacak ne kadar gülünç bir çocukluk geçirdiğini. Şimdi gökyüzü biraz gülümsese insanlar daha mutlu olsa. korkutmasa kimseyi. Herkes iyidir