Kayıtlar

Ekim, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yusufçuk (Dragon Fly)

Resim
Yusufçuk ruhuna sahip olmanın anlamı, hiç durmaksızın kendi rüyalarının, umutlarının dileklerinin ve ihtiyaçlarının ifadesi için çabalamadır.

Kırma

İçimde kalmasına izin verdim duygularımın Bu sefer dışarı vurmadım Önceden vurdum da ne oldu Gelen bana vurdu giden bana vurdu Belkide pişman olacağım Sadece mantığımı kullandım Kalbimi susturdum Ben geleceği düşünerek hayaller kurarım Biteceğini bile bile başlamam artık bir aşka O yüzden yalnızım zaten Yaşayamıyorum Kırılmasına izin vermiyorum kalbimin Mantığım böyle olmasını istedi aşkım Kalbimi sana verdim geçen gün Bundan senin bile haberin yok Hatta mantığımı bile kandırdım Onunda haberi yok aşkım Aşkım diyorum sana Çünkü bu kalp açık sana Sen ne hissediyorsun bilmiyorum Eğer aynı duygulardaysan Ve eğer söylersen bana Ben zaten şimdiden aşkım demeye başladım Belkide kendi kendime kuruntular yaratıyorum Aşkım beni duyuyorsan Nereye gideceğini biliyorsun

Eyvallah

Adamım ilk önce. Bir gruba ve aileye dâhil değilim ama bir duruşa sahibim. Her insan gibi huzur veririm. Ya gelince; ya da gidince. Yaşadığımın farkındayım. Çünkü hayatımda inişler ve çıkışlar var kalbimizin ritmi gibi. İnsanlarla yüz yüze konuşarak tanımaya ve her sorunu halletmeye yönelik çaba gösteririm. Ama bazı insanlar geliyor önüme, hangi yüzüne konuşacağımı bilmiyorum :( Bu yüzden yanlış bildiğim yolda herkesle yürüyeceğime, doğru bildiğim yolda tek başıma yürümüşümdür hep. Hayatımda bir kalbime aldıklarım vardır; birde kaale almadıklarım :) İsrafı sevmem. Tabağıma yiyebileceğim kadar yemek, hayatıma sevebileceğim kadar insan almışımdır. Sonradan karın ve baş ağrısı çekmemek için :) Güzel bir duygudur AŞK; sandığımız kadar değil, yandığımız kadardır. Kimine göre de alt tarafıdır AŞK; kimine göre sol tarafı. Kadere inanır ya nasip derim :) Nasip de istenen değil, hep verilendir. Nasipse gelirmiş Çin’den, Yemen’den; nasip değilse senin olsa bile kayar gidermiş elden. Cehaletin mu

Şu Seni Deli Gibi Seven Kişi

Hani şu senin deli gibi sevdiğin kişi bir gün sana “seni seviyorum” der de, çıkarsanız, anlatayım neler olacak: İlk önce sana seni sevdiğini söyleyecek, senin için uğraşacak, seni mutlu edecek, sana sarılacak, seni öpecek, sana istediğin herşeyi verecek. Hediyeler alacak, seninle uyuyacak, gezecek, birlikte kahkahalar atacaksınız. Sonra yemek, sonra resim, herşeyi birlikte yaşayacaksınız. Ayakların yerden kesilecek, herkese onu anlatacaksın, hatta ondan başka hiçbir şeyi konuşmayacaksın. Onun sonsuza dek yanında olacağını düşünüp, onun için herkesi karşına alacaksın. Hayatını, ondan ibaret gibi anlatacak ve yaşayacaksın. Gözlerinde kaybolacaksın, ellerini bırakmak istemeyeceksin, üşüdüğünde ona sarılacaksın, kalbinin atışını hissedeceksin, kokusunu ciğerlerine kadar ezberleyeceksin. Ne zaman ne yaptığını, mimiklerini, kirpiklerini, ellerini aklına gelecek ne varsa bir bir aklına işleyecek hepsinin şekli şemali. Herşey güzel gidiyor diyeceksin, sonra bir şey olacak. Bir soğukluk

Bana Sor

Sen özlemeyi bir de bana sor Gece olunca yalnızlık sarınca bedenimi Onun, eli tutsun ellerimi diye beklemeyi Bana sor severken özlemeyi Bir ses ararken kulaklarım Sevdiğini söylerken fısıldamanı Gözlerim seni ararken Karanlıkta hayalini görmeyi Karakaşını kara gözünü… Sen bana sor Aslında bana çok yakın Ama bir o kadarda uzak oluşunu Elimi göğsüme sokup okşamayı Seni özleyen kalbimi… Yüreğimin titremesini İçimin aniden ürpermesini Şefkatin ve üzerime titremen Aklıma gelirken benim mutluluğum Hasretimden süzülen birkaç damlayı Bana sor sensiz sessiz ağlamayı Yanımdaymışsın gibi yatakta yorgana sarılmayı Bedenimi sarmayı beklemeyi Teninin kokusunu içime çekmeyi Sensizken seninle sevişmeyi Bana sor bitanem Bana sor sen özlemeyi Özlemenin en acı en yalnız çığlıklarını Ben iyi bilirim Özlemle şu yüreğimin Her defasında aynı şekilde Heyecanla atmasını Sen bana sor birtanem

Suskunuz

Suskunuz... Hem de çığlık çığlığa bir suskunluk bizimkisi... Bu konuşacak bir şeyimiz olmadığından değil. Konuşmaya çalıştığımız şeylerin, alıştığımız yalnızlığımızdan uzaklaştırması aslında bizim korkumuz... İkimiz de cesaret edemiyoruz. Öylesine alışmışız ki içimizde büyüttüğümüz yalnızlığımıza. Seviyoruz onu. Bekli de yaşandığında yok olacağı korkusu bizi tereddütte düşüren. Kaybetmekten korkacağımız bize ait bir şey oluşturma kaygısı... Sen yapamadığın hamlenin, hayatin boyu inanmak istediğin değerlere sahip gibi gördüğün düzeni yok etme girişiminden başka bir şey olmayacağını düşündün hep... Bense yılların verdiği bir alışkanlıkla içinde var ettiğim bana daha fazla acı vermemek için susmayı tercih ettim... İçimden çiğlik atarak susuyorum... Susuyorum... İçimde o kadar güzelsin ki... Sana susuyorum... Demiştim ya "yüreğim susmayı öğreniyor". Asli yok. Sevdiğini anladığında içinde duyduğun çiğliğin yankısı hiç bitmiyor. O hiç susmayacak... Her gün, her saat b

Bak Buda Başlık: Çağdaş

Resim
Kimse bilmezdi onun gerçek duygularını. Kapalı bir kutu gibiydi adeta. Kilitlemişti kendini dışarısının barbarlığına. Korkuyordu. Küçücüktü yüreği. Daha önce emanet etmişti kalbini, biliyordu acı çekmenin ne demek olduğunu. Bu yüzdende korkuyordu. Acı çekmek istemiyordu mutluluğun sonunda. Mutlu olmuştu hemde çok mutlu olmuştu. Kimsenin bozamayacağını düşünüyordu mutluluğunu. Hiç bitmeyecekmiş gibi yaşadı mutluluğunu. Her gün her dakika... Nerden bilebilirdi ki aşkın vermiş olduğu mutluluğun en sonunda ona acı çektireceğini. Fitil fitil burnundan geleceğini nerden bilebilirdi ki? Neyse gidelim de meze alalım bari. Çok alaklı oldu biliyorum. Ama yanınmda o kadar salak bi çocuk oturuyor ki bütün konsantrem dağılmış durumda. Bok ye emi Çağdaş!

..... bir insanım

Aynı şarkıyı 100 kere dinleme manyaklığı olan,sabah suyu yüzüne çarparken suyun bileklerden dirseklerine akmasına uyuz olan, buzdolabını açıp boş boş baktıktan sonra kapayan, kulağında mp3 ile gezerken klip tadında yürüyen,elleri...ni bir türlü ısıtamayan, çift bölmeli çakmakta her iki tarafta gaz seviyesini dengeleme ihtiyacı duyan, girdiği kapalı bir mekanda ilk önce çıkış kapısının nerede olduğunu arayan, masaya oturduğu zaman ilk olarak ayaklarını koyacak yer arayan, küçükken radyodan kaset dolduran iki eli birden doluyken elektrik düğmesini burnuyla açıp kapayan, kedinin miyavlamasını bakışlarıyla susturmaya çalışan, otobüsü kaçırınca gurur yapıp arkasından koşmayan, çorap giymeyip biraz hava alsın diyen,hiçbir bebeğin ağlamasına tahammül edemeyen, hayatında hiç lost izlememenin eksikliğini hissetmeyen, arabayı müzik olmadan hareket ettiremeyen, limonun tekbir damlasına bile uyuz olan, eşek kadar kızların 3 yaşındaki kızlar gibi konuşmalarına sinir olan, yolda giderken kaldırımd

Kahkaha - Karınca - Koreli

Güldüm, kahkahalara boğuldum. Dikkatini çekmiş olmalıyım. Bana baktı uzun uzun, süzmeye çalıştı beni. Kafamı çevirmedim bilerek. Benim dikkatli bir şekilde baktığımı görünce çevirdi aniden kafasını. Ben Koreliler gibi bakmaya devam ettim. O da arada bir kafasını çevirip çevirip bakmaya çalıştı. Bakışlarımla buna müsaade etmemiştim ezip geçmiştim adeta. Ama sonrasında bende arkadaşlarla muhabbette öyle bir dalmışım ki onun varlığını bile unutmuşum. O pis bakışlarını yakaladım yine. Kötü kötü bakıyor gibiydi. Akşam tenhada kıstıracak gözlerle bakmıştı sanki. Biraz sinirlerim bozulmuştu. Masasından kalktı, kapıya doğru giderken yanımdan geçecekti ki; ben birden dikiliverdim önüne. Ben aniden ayağa kalkınca biraz gözlerim bulandı. Miyop olduğumu unutmuşum, uzağı göremiyordum. Gözlüğümü taktım bir daha baktım. Bana bakan o sinsi ve kötü gözleri görmeye çalıştım. Ama nafile başaramadım. karşımda o kadar küçülmüştü ki onu görebilmek için çömelmem gerekiyordu. Ve bu duruma bir kahkaha daha p

Kendi Kendinle Düello

Özeleştiri, özün, nefsin, insanın kendisini eleştirmesidir; duygu, inanç, düşünce ve davranışlarını belli bir gerçeklik ve değerler tablosu/şablonu içine yerleştirerek test etmesi, denemesi ve değerlendirmesidir.  Yukarıdaki tanım aslında her şeyi özetlemiş bir şekilde anlatıyor. Çoğu insan aslında kendisini eleştirmez, kendisini eleştirenleri de hiç sevmez. Hep saldıracak, eleştirecek başka insanlar bulmaya çalışır hayatında. Kimse mükemmel değildir önce bunun farkına varalım. "Hatasız kul olmaz" demiş Orhan baba.  İnternette öz eleştiri ile ilgili biraz araştırma yaptım. Çok ilginç yazılara rastladım. İşte bunlardan bir kaç tanesi: "Özümü niye eleştireyim iyi,peki eleştireyim özüm mükemmelsin. Ben üzümü eleştireyim  onun çöpü var ."   "Kendiyle yüzleşebilen insan hayatla daha kolay yüzleşir ve bir çok olumsuzluktan galip çıkar."   "Kendi kendinle düello"   " K işinin kendi davranışlarını objektif bir şekilden gözden geçirmes

Şizofrenik Bir Şey

birden gökyüzü aydınlandı ve bir yıldız düşüverdi gökten yeryüzüne. aslında o kadarda uzakta değillermiş. hepsi bir göz yanılgısıymış. burnumuzun ucunu bile yanlış görüyormuşuz. aslında görmüyormuşuz bile sadece bakıyormuşuz. elimizi uzatsak alacakmışız elmayı, armudu... tahmin ettiğimiz kadar ulaşılması güç bir yer değilmiş antartika. Bir adımlık mesafeymiş. Bir nefeslik hava varmış aslında dünyada. sadece benim için olan. İşte bu konuda iyi bir çözüm yolu bulmuşuz kendimize. Yanılgılara devam etmişiz yanılmışız sürekli. Dünyaya gelmiş bir çok insan, bir çok bebek, bir çok kadın, bir çok yaşlı, bir çok ceset... Kullanmışlar dünyadaki havayı. Sadece bana kadar varmış aslında. Atmosfer o kadar küçükmüş dünyada. Gerçi nefes bile almaya ihtiyaç yokmuş. Çok uzun zaman nefessiz kalabiliyormuşum ben. Mesela şu an 34dakika 325saniyedir nefesimi tutuyorum. Bir gariplik yok bunda. Her şeyin daha iyiye gittiği bir yermiş önceden burası. Ben dinledim dünyayı, anlattı bana her şeyini. Mavi ve yeşi

Acele az kullanılmış sevgili arıyorum (!) | Bulduklarım vol9

Bugünkü konuma geçeyim. Konum; Acele Az Kullanılmış Sevgili Arıyorum... Ne demek bu şimdi diyebilirsiniz. En doğal hakkınız tabii bunu söylemek. Şöyle diyeyim ben sürekli sitelere üye olan, bilgilerimi sağa sola bırakan birisiyim ve ne zaman bıraktığımı hatırlamadığım bir arkadaşlık sitesinden birisinin profilimle ilgilendiğine dair bir e-posta gelmiş. Ben de meraklıyım girdim baktım... Siteye girdiğimde ortamın çok garip olduğuna şahit oldum. Kişiler videolarını da ekleyebiliyorlarmış. Ve merakım bir kat daha arttı acaba insanlar kendilerini nasıl tanıtıyorlar diye. Ve arama alanına gidip, tüm videoları görebilmek için en geniş arama aralıklarını seçtim ve ara dedim. Karşıma erkeklerin %90'unu oluşturduğu bir sayfa geldi ve incelemeye başladım. Yurdumun erkeklerinin neresine düşkün olduğunu gayet iyi bildiğimden onların kendilerini övmeleri, saçma saçma ve sanki oraya video bırakmakla adam olmuş gibi gerile gerile konuşmalarını "güleriz ağlanacak halimize" modund

Boşa Vakit

Boşa geçirdiğim zamanları düşünüyorum aslında şu an. Bir anda da yazma isteği geldi nedense. Uzun bir yazı olacağını düşündüğümden olsa gerek. Çok boşluklu bir hayat hepimizinki aslında. Şu an burda bunu yazıyor oluşum bile bazılarınız için "boşa vakit geçirmek" diye yorumlanabilir. Ben şu an öyle görmüyorum ama... Herkes kendi yaptığı şeyleri "dolu" bulur ve yapar. Bana göre bomboş olan bir şey belki senin olmazsa olmazlarındandır. Boş arkadaşlıklarımda oldu. Hepimizin olmuştur zaten. Kimseye bir şey kazandırmayan boşlukta asılı duran arkadaşlıklar. Yavaş yavaş onlardan kurtulmaya başladım ben zaten. Çıkartıyorum bana bir yararı dokunmayanları ya da bir yararım dokunmayanları. Ha eğer sizde(ya da sende) bir yararımı görmüyorsanız beni çıkartın hayatınızdan. Laf olsun torba dolsun diye bir sürü arkadaş edinmişim zamanında. Şimdi ise ayıkla pirincin taşını! Artık dolu dolu bir hayat yaşamak istiyorum zaten. Az olsun arkadaşlarım ama öz olsun! O kadar kuru kala