Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kızıl Ay - 15

Resim
Sabah erken saatte uyandık Feray'la birlikte. O kadar geç yatmamıza rağmen sabahın köründe kalkabildik. Beni okula bıraktı. Sabahtan derslere girdim. Eksik olan notlarımın tamamını sağdan soldan toparladım. Artık okulda durmaktan sıkılmıştım. Fotokopilerimle birlikte evin yolunu tuttum. Hala dün gecenin etkisindeydim. Feray'a hiçbir şey anlatmamıştım. Oya'yı hala seviyordum ama Feray'la harika gecelere imza atıyorduk. Kafam karmakarışıktı. Ne yardan geçebiliyordum ne serden. Eve doğru yürürken telefonum çaldı, arayan Efe'ydi. Ağzına sıçtığım çocuk ne bok yemeğe beni hala arıyordu? Bir kaşık suda boğasım var onu. Açmadım telefonu söve söve yoluma devam ettim. Bir iki dakika geçmeden mesaj attı "Konuşmamız lazım, müsait olunca beni ara" . Tamam, eğer sana müsait olursam bir ara ararım. Ki aramam yani, bundan emin olabilirsin. Diye düşünürken yoluma devam ettim. Eve vardığımda bilmediğim bir numara daha arıyordu. Acaba teslimat için mi arıyorlardı? Aç

Kızıl Ay - 14

Resim
Daha önce Feray'ın evine hiç gitmemiştim. Hep sağda solda olan o davetlere gidiyorduk. Orada konaklıyorduk. İlk tanışmaya başladığımız da ise çalıştığım barda konuşuyorduk zaten. Son gecemizden sonra beni evine davet etmesi hoşuma gitmişti. Sonuçta onunla güzel vakit geçirebilirdik. Evi sakin bir sitedeydi. Tabi o kadar para kazanan her insan gibi, tek başına olmasına rağmen kocaman bir saray yavrusunda yaşıyordu. Eve girdiğimizde ben salona doğru ilerledim. Oda bagajdan çıkardığı poşetleri mutfağa götürüp üst kata çıktı. Sanırım üzerine rahat bir şeyler giymek için çıktı yukarıya. Keşke bana da ne yapmam gerektiğini söyleseydi. Bende salondaki en rahat koltuğa yerleştim. Götüm uzun zamandır böylesine rahat bir koltuk görmemişti. Gerçekten çok rahattım. Yukarıdan sesler gelmeye devam ediyordu. Feray beni unutmuş, yanıma gelmeye niyeti yokmuş gibi yukarıda takılıyordu. Bende oturduğum yerden salonu inceliyordum. Tam kendisini anlatan bir salon tasarımı vardı. Sanki pahalı mobi

Kızıl Ay - 13

Resim
Yatak odasındaydım, perdenin sallandığını görebiliyordum. Yatakta değildim. Yüz üstü uzanmışım, ağzım açık kalmış. Akmış salyalarım parkeye. ÇAT! Ağzına sıçayım yavaş kapat ulan. Sinirli biri çıktı sanırım evden. Kapıyı öyle bir kapattı ki, yer sarsıldı. Beynimin içine kadar hissettim kapının kapanışını. Nereden buldun sabah sabah o gücü? En azından, o kapıyı kapatan kişi kimse, gücünü toplayabilmişti. Bende toparlanmalıydım, kalkabilirdim yerden. Önce sağa doğru döndüm. Kollarımla destekledim biraz kendimi. Kafamı oraya buraya çarpmadan, kendimi yatağa atabildim. Hala dün gecenin etkisindeydim. Uzun zaman sonra böyle güzel bir gece geçirdim. Yani aslında ne olduğunu hatırlamıyorum yine ama Oya'nın yanımda olduğunu bildiğim için, hatırlamasam bile hissediyorum. ÇAT! Tamam anladık evden çıkıp gittiniz ikinizde ama biraz daha yavaş kapatamaz mısınız kapıyı? Sarsılıyorum köpekler. O kadar gevşemişim ki sinirlenemiyorum bile. Sanırım yataktan çıkmayacağım bugün. Uzunca bir süre d

Kızıl Ay - 12

Resim
Akşama kadar evde vakit geçirdim. Bütün gün pinekledim, bir o kanepede yattım bi öteki kanepeye geçtim. Saçma sapan programlar arasında zap yaptım sürekli. Aklımda hala 'nasıl böyle bir şeye bulaştım?' sorusu var. Hava kararmaya başlayınca bende hazırlanmaya başladım. Yemek hazırlamaya bile üşendiğimden evde yemek yapıp yemedim. Dışarıda Efe ile birlikte yeriz diye düşündüm. Evden çıkmadan Efe'yi aradım. Kızılay'da buluşma kararı aldık. Ama onun henüz işi bitmemiş ve gecikebilirmiş. Durum böyle olunca hazır dışarı çıkmışım ve biraz vaktim var diye Cüneyt'in yanına gideyim dedim kendi kendime. Birlikte gideceğimiz işi ben reddetmiştim, o ise kabul etmişti. Belki bu akşam çalıyordur diye onu aradım. -Naber Cücü? -İyi Tanay, senden naber? -Bende iyiyim. Akşam var mı sahne? -Evet bir iki saat sonra başlayacak. -Bende seni görmeye geleyim diyordum. Görüşemedik bir süredir. -Gel kardeşim bardayım, bekliyorum. -Tamam. Bara geldiğimde Cücü bir şeyler yiyordu. O

Kızıl Ay - 11

Resim
Geçen güne nazaran bugün hava çok daha güzeldi. Güneş parlıyordu ve tek bir bulut yoktu. Güzel bir kahvaltı hazırladım kendime yeni evimin geniş balkonunda. Bugünü sakin ve evde geçirmek istiyordum. Bütün günü boş boş televizyon izleyip, miskinlik yapacaktım. Güne dair planım buydu. Ta ki Efe'den mesaj gelene kadar. "Ankara'dayım, müsaitsen görüşelim mi?" Hassiktir. Şimdi nereden çıktı bu? Ben evde sakin bir gün geçirmek isterken. Bu pezevenk neden benle görüşmek, buluşmak istesin ki. Eskişehir'de yaşamıyor muydu bu çocuk? Acaba Ankara'da ne işi var? Gene ne oldu çok merak ediyorum. Kesin bir bok çıkacak bunun altından. Yada ben mi çok abartıyorum, sadece arkadaşlık mı yapmaya çalışıyordu benimle? Bu düşündüklerimin gerçek olup olmadığını onunla buluşmadan bilemezdim. "Kahvaltı için biraz geç kaldın ama kahveye bekliyorum." dedikten sonra evin adresini gönderdim. Kahvaltıyı kaldırdıktan sonra ev gözüme biraz dağınık geldi. Zaten yeni taşındığım

Kızıl Ay - 10

Resim
Balkonun kapısı açık kalmış. Dışarıdan gelen soğukla ve sağanak yağmurun sesiyle uyandım. Ben yine çırılçıplak yatıyordum. Dün gece olanlar geldi bir anda aklıma ve geçen seferki gibi bir kabus olmasını diledim içimden. Sağıma döndüğümde yanımda, bana arkasını dönük bir halde kızıl saçlı biri yatıyordu ama Feray'ın saçları kahverengi değil miydi? Bu ortamda bulunan, kızıl saçlı benim bildiğim bir tek Oya vardı. Yanımdaki Oya mıydı? Oya? Hani şu ışık saçan Oya? Biraz kalktım ve yüzünü görmeye çalıştım. Gerçekten de Oya yanımda yatıyordu ve çırılçıplaktı. Allah aşkına bana ne içiriyorsunuz böyle? En son hatırladığım Feray'ın bana kısmen tecavüz edişiydi. Oya nasıl oldu da buradaydı? Ben kendime hakim olmaya çalışsam bile bir yerlerden bir şekilde kanıma karışıyordu lanet şey. Yataktan çıktım duşa girdim. Belki hala kabus görüyorumdur diye önce soğuk suyu açtım. Soğuk su iyi geldi. Geceden kalma kafam tamamen açıldı. O sırada kapı sesi duyar gibi oldum. Apar topar çıktım duşt

Kızıl Ay - 9

Resim
Artık ortada bar kalmadığına göre tek para kaynağım Feray kaltağıydı. İlk davetin parası hesabıma yatmıştı. Çatır çatır yemeğe bile başlamıştım. Cüneyt ile bir kafede buluştuk. Hem biraz laflayacaktık hemde yeni işler var mı diye konuşacaktık. Eski barın olduğu sokakta küçük, üç beş masası olan, köhne bir mekan vardı. Adını dahi hatırlamıyorum çünkü hiç gitmemiştim ben oraya. Oranın sahibiyle konuşmuş. Haftanın bir gecesi gelsin çalsınlar demiş. Fiyatı da diğer bardan aldığımızın yarısını söylemiş. Şimdilik bizi idare eder ama ücreti daha dolgun başka bir iş bulmalıydık. Biz cüneytle konuşurken telefonum çaldı. Feray arıyordu. Bakalım bu sefer ne diyecekti kaltak karı. -Alo, efendim. -Aynı saatte hazır ol. Seni evden alacağım. -Bu sefer nereye gidiyoruz? -Gittiğimizde görürsün. Cüneyt'in yanından ayrıldım hemen. Eve gidip hazırlanmam gerekiyordu. Birde bu akşam kesinlikle ağzıma hiçbir şey sokmayacaktım. Çünkü kendimi kaybetmek istemiyordum. Kafamın yerinde olması l

Kızıl Ay - 8

Salı günleri sabah erken saatte dersim var. O yüzden pazartesi geceleri sahneye çıkmıyorum. Gerçi artık çıkabileceğim bir sahnem dahi yok artık. Öğrendikten hemen sonra gittim bara, mahvolmuştu her yer. Polisler birinin ya da birilerinin kundakladıklarını düşünüyorlardı. Adem ağabeyin hiç kimseyi barı yaktıracak kadar sinirlendirebileceğini düşünmüyorum. Genelde sakin bir adamdır. Bağırması da kahkahasıdır. Dersin başlama saatinde yataktan çıkmaya çalışırım. İkinci derse muhakkak yetişirim. Yetişemezsem eğer çokta umursamam. O gün yetişemediğim günlerdendi. Ders çoktan bitmiş, ben anca bahçeye varmıştım. Sınıftaki çocukları görüp yanlarına gittim. İki gırgır yaparız diye düşündüm. Çay aldım, sigarayı yaktım. Oturdum yanlarına sınıfta olan bitenleri dinliyorum. Tabi ben pek konuya dahil olamıyorum doğru düzgün okula uğramadığım için ama olan bitenden haberim olsun diye dinliyorum. O sırada telefonum çaldı. Telefonumda kayıtlı olmayan tanımadığım bir numara. Belki Feray'dır deyip

Kızıl Ay - 7

Resim
Gözlerimden sadece bir tanesini ellerimi kullanarak açabildim. Diğerinin yerinde olduğundan şüpheliydim. Açamamıştım zaten, aralamıştım. Pencereden ışık vuruyordu yüzüme, gözlerim acıyordu. Geceye dair hatırladığım çok az şey vardı. Bence en önemlisi Oya olmalıydı. Bide tabi havada uçuşan alkol ve diğer adını bilmediğim bir çok madde. Gözlerinden gözlerimi alamadığımı hatırlıyorum. Görür görmez "Kim bu kız?" diye kendime sordum. Gözlerimin ikisini de açtım. Bembeyaz bir odanın içerisindeydim, henüz doğrulamamıştım. Perdeden gözüme süzülen ışığa içimden sövüyordum. Biraz hareket ettim ve sağa doğru döndüğümde; gece, pişman olacağım bir şey yapmamış olmak için dua ettim. Feray yanımda yatıyordu. "Biz neredeydik? Neden birlikteydik? Ne yaptık? Yaptık mı? Tanrım!" içimde yanıtını bulamadığım bir sürü soru... Kaltak karı beni kandırmıştı. Bana sahip olmak istemediğini söylemişti. Ama şimdi aynı yatakta çırılçıplak yatıyoruz. Gece neler yaşandı öğrenmek zorundaydım.

Kızıl Ay - 6

Feray hanımla son konuşmamızın üzerinden bir hafta geçti. Ne bara geliyordu ne de telefonla arıyordu. Endişelendiğimden değil, sadece birazcık merak ediyordum. Dayanamadım " iyi misiniz? " diye mesaj attım. O sırada bara gidiyordum. Daha hava kararmamıştı. Cumartesi akşamları bar çok yoğun olurdu. Oturacak yer bulmayı bırak, ayakta duracak yer kalmazdı. Mesajıma cevap vermemişti şıllık. Kim bilir neler karıştırıyordu arkamdan. Bir şeyler konuştuk ve ben bir şekilde kabul ettim durumu ama nelerle karşılaşacağımı hiç bilmiyordum. Bir de ses çıkarmayışı beni daha çok geriyordu. Her aklıma geldiğinde bir sürü soru işaretleri beliriyordu kafamda. Tamamı cevapsız sorular... Gece boyu şarkılarımı söyledim. Sahneye gelen alkolün haddi hesabı yoktu. Bu gece müşteriler çok eğlendiler sanırım. Telefon numarasını peçeteleri yazıp gönderenler çoktu. İlerleyen saatlerde zaten koca arjantini üzerime dökmeyi başarmıştım. Sırılsıklam olmuştum. Sahneyi bir iki şarkı kala erkenden terk etme

Kızıl Ay - 5

Dersim başlamıştı ve ben hala telefonun alarmını kapatmaya çalışıyordum. Yataktan kalkamamıştım çünkü gecem kabuslarla geçmişti ve uyuyamamıştım. Sürünerek banyoya gittim. Beş dakikada duşumu alıp ikinci derse yetişmiştim. Öğle molası geldiğinde arkadaşlarla okulun yemekhanesine gittik. Üç çeşit yemeğe minimum parayı ödeyince dünyada benden mutlusu olmadığına karar verdim.  Ta ki telefonum çalana kadar. -Efendim Feray Hanım, buyurun. -Merhaba Tanay, nasılsın? -Teşekkür ederim, siz? -Bende iyiyim. Bu akşam buluşalım diyorum. -mmm... eee... şey... -Kem küm etmene gerek yok. Yer ve zamanı mesaj olarak sana bildiririm. Akşam görüşürüz. Dedi ve telefonu suratıma kapattı. Elimi yanlışlıkla verip kolumu kaptırmıştım sanırım. Söylediği adrese gitmezsem belkide sonrasında evime gelecekti. Evde bulamazsa iş yerime gelip beni çok rahat bulabilirdi. Bu risklere giremezdim. Herhangi bir yerde tatsızlık çıksın istemiyorum. Mecburen gidecektim. Mesaj geldi. Akşam saat 10:00'da Seğmenle

Kızıl Ay - 4

Onun bana özel olarak aldığı takım elbiseyi giydim. Beni almasını bekliyorum. Telefonum çaldı. Kapıda beklediğini söyledi. Hazır ve nazır beklediğim için hemen aşağıya indim. Hava yeni kararmaya başlamıştı, biraz bulutluydu gökyüzü. Umarım yağmur yağmaz, yağarsa bile inşallah açık havada duracağımız bir yere gitmiyoruzdur diye içimden geçirdim. Gideceğimiz yere varana kadar ikimizde tek kelime konuşmadık. Elimden sigara düşmüyordu. Biri bittiği anda bir diğerini yakıyordum. Ben inanılmaz gergindim. Arabanın içi o kadar duman altı olmuş ki parfüm şişesinin tamamını üzerime döktüm arabadan inerken. İyi ki yanıma almışım. Afilli bir villaya geldik. Kapıda iri yarı adamlar vardı. Bizi görür görmez "Hoş geldiniz" dediler ve sonra kapıları sonuna kadar açtılar. İçeri girince iki yandan merdivenler çıkıyordu üst kata. Sağ tarafta uzun bir koridor vardı. Koridora doğru yürüdük birlikte. İşte şimdi konuşmaya başlamıştı. "Her şeyi bana bırak. Kimseyle konuşma. Konuşacak olursa

Kızıl Ay - 3

O bahtsız günü atmıştım üzerimden. Yeni bir ev bulmuştum ve apar topar taşınmıştım. Cebimde tek bir metalik bile kalmamıştı. Çaresizce dolanıyordum ortalıkta. O akşam yine sahnem vardı. Erkenden gittim. Klişelerle ilgilendim biraz. Sahneye çıkış saatim gelmişti. Çıktım söyledim şarkılarımı, çaldım gitarımı. Ara ara da tedirginlik basıyor üzerimi, ürküyorum. Ağzına sıçtığımın karısı gelmesin diye dua ediyorum içimden. Gerçi köpeğin duası kabul olsa gökten kemik yağarmış. Aynen öylede oldu. Bu sefer gecenin sonuna doğru geldi kadın. Yada önceden gelmişti ben fark etmemiştim. Aman neyse ne işte. Geldi yine o kadın. Ben sahneden bir an önce inip uzaklaşmak istedim. Arkadaşlar tuttular beni bir süre. Ulan bırakın tırsıyorum. Bir ara tuvalete kaçma fırsatı buldum. Oradan da kaçar eve giderim diye düşünüyorum. Öyle de yaptım. Yani yapmaya çalıştım. Çıkarken gözlerim kadını aradı. Kadın ortada yoktu. Oh çektim içimden. Dışarı çıktım, kadın dışarıdaki varillerin yanında ve sigarası elinde bir

Kızıl Ay - 2

Dün gece o kadar çok alkol almıştım ki, sabah kalktığımda ağzım çamur gibiydi. Kadının söylediklerinden sonra zaten aptallaşmıştım bide üzerine alkol içmek beni bitirmişti. Sabah okula gitmeyi bırak yorganı üzerimden kaldıracak halim yoktu. Ne sanmıştı kadın beni? Ne amaçlıyordu? Soruyu duyduğumda saçma bir tebessümden sonra usulca uzaklaşmıştım yanından. Cevap vermemiştim sorusuna. Anlamıştır herhalde kabul etmediğimi. Akşam oldu, arkadaşlarım eve geldiler. Evden çıkmayacağımı söylediğim halde beni evden çıkarmaya çalıştılar. Başardılar. Okuldan çıktıktan sonra gittiğimiz bir mekan vardı. Oraya gideriz diye düşünürken kendimizi bambaşka bir yerde bulduk. Yüksek bir binanın teras katıydı. Her öğrenci gibi batak masasına düşmüştük. Uzunca bir süre batak oynadık. O sırada telefonum çaldı. Numara telefonumda kayıtlı değildi. Merakımdan telefonu hemen açtım. Telefonun ucunda ki sesi bir türlü tanıyamadım. Kim olduğunu da sormaya cesaret edemedim. Çünkü tanışıyormuşuz gibi konuştu. Halimi

Kızıl Ay - 1

Bundan tam 15 sene önce onunla tanıştım. Ben o zamanlar Kızılay'ın arka sokaklarında ki barlardan birinde hafta içi üç gün sahneye çıkıyorum. Öyle ahım şahım bir mekan değildi. 2+1 bir apartman dairesinden bozma butik bar. Gitar çalıp şarkı söylüyorum. Gelen kişiler hep aynı insanlar. O kadın da her akşam gelirdi. İki bira içer, üç beş kahkaha patlatır sonrasında ortadan kaybolurdu.  O gece kadınla sohbet etme fırsatı bulmuştum. Benim sahnem bitmişti, başka bir arkadaşım sahneye çıkmıştı. Bar taburelerinde en sağda oturuyorum duvar dibinde. En sevdiğim yer orasıdır. Hem sahneyi rahat görebiliyordum, hem içeriye giren çıkanları rahatça kesebiliyordum. Önce sırtıma dokundu. Sonra sağ elini, benim sağ omzuma doğru yavaşça ilerledi. Kırk yıllık asker arkadaşım gibi elini omzuma atıvermişti. Kulağıma doğru eğildi. Tebrik edeceğini sanmıştım ama öyle değilmiş. "Sana bir teklifim var" dedi. Ne diyeceğimi şaşırdım. Kadının fazla alkol alıp sarhoş olduğunu düşündüm. Cevap b

Çal Kemancı

İki günlük bir tatil planı yapmışlardı arkadaşıyla birlikte. Çadırlarını alacaklardı ve en yakındaki plaja gidip bir gece kalacaklardı. Gündüzleri deniz, güneş ve kumun keyfini çıkaracaklardı. Geceleri ise ağustos böceklerinin seslerini dinleyip ateş böceklerini izleyeceklerdi. Sabah erkenden yola çıktılar. İkisi de birbirinden açık gözlüydü. Etraflarında ki olanı biteni asla kaçırmazlardı. Önce büyük kayalıkların oraya gittiler. Maksat tatildeymiş havası vermekti. Üç beş poz fotoğraf çekildiler. Manzarası harika olan bir yere gelmişlerdi. Anı ölümsüzleştirmeleri gerekliydi. Unutulup gitmemesi gereken bir gün olacaktı. Kayalıklardan denize girdiler, biraz güneşlendiler. Yanlarında getirdikleri böreklerden çöreklerden atıştırdılar. Bide keyif pezevengi oldukları için yanlarına şarap bile almışlardı. Hava kararmaya başlayınca yavaş yavaş toparlanmaya başladı bizim kızlar. Ulu orta bir yere çadır kurmak yerine, biraz daha korunaklı ama deniz kıyısından çokta uzakta olmayan ağaçlık alana

Ulan Kenafir

Gece terasta yıldızları seyrederken uyuyakalmışım. Sabah güneş tepemde beni cayır cayır yakarken küfür ede ede uyandım. Gözlerimi açamıyordum. İçeriye kendimi atmadan önce dizimi de sandalyeye vurdum. Canım yandı tabi ama gözlerim "karanlıııığaa koşşşşş" diye bağırıyordu. Yatağıma geçtim biraz daha uyurum diye düşündüm ama uyuyamıyordum sağa döndüm sola döndüm bir gram uyuyamadım. Kalktım duş aldım, kendime geleyim bahanesiyle. Biraz televizyon izleyeyim dedim. Sabah programları da çok eğlenceliymiş gerçekten. Sıkıldım kapattım. Yürüyüş yapayım bari diye kendimi sokağa attım. Harika bir sahil var, büyük bir park. Sabah pek kimse olmaz hafta içleri ama hafta sonu öyle kalabalıktı ki. Kulaklığımı taktım hızlı hızlı yürüyorum. Kimse umurumda değil. Biraz terleyip eve gitmek amacım. Ulan en fazla yirmi metre sonra eski bir arkadaşıma rastladım parkta. O da spor yapmaya gelmiş. Gel, oturalım iki laf edelim dedi. Özlemiş sanırım. Ben görmeseydim aklıma bile gelmezdi. İsteksiz ist

Kahvaltı?

Öyle bunalmıştım ki artık. İş ev iş ev derken kendimi pinpon topu gibi görmeye başlamıştım. Farklı bir şey yapmalıydım. Bu hafta izin günlerimde ev işiyle uğraşmasam evi bok götürmeyecekti. Gerçi benim gözümde boka şimdiden bulaşmıştı ama olsun, görmezlikten geliyordum. Neyse ben o cuma gecesi gece kulübüne gitmeye karar verdim. Yakın arkadaşlarımı da bir güzel kafaladım. Cuma günü iş çıkışında eve geldim saat on bire kadar kendimi hazırladım. Maksadım zaten yüksek sesle müzik dinleyip deliler gibi dans etmekti. İş yerinde sömürülen enerjimin kalanını da bu şekilde imha etmek istemiştim. Ertesi gün kolumu kıpırdatacak halimin kalmamasını istiyordum. Saat 23:00 oldu. Beni arkadaşlar almaya geldiler. Zaten üç bekar gidiyorduk. Damsızdık. Arada bir iş yerindeki arkadaşlardan duyduğum yeni bir mekan vardı. Oraya damsız girilebilindiğini biliyordum. Oraya gidelim dedim. Hem yeni bir mekan görmüş oluruz hevesiyle oraya gittik. Kapıdan girdik. upuzun ışıklı aynalı bir koridordan geçip, müzi

Sürpriz: Sufle!

O sabah erkenden kalktım. Her sabah uğradığın pastahaneden bir tane simit aldım. Senle buluşacaktık. Ben akşam işten geç çıkacağım için sana evin anahtarını verecektim. Ortak bir noktada buluştuk. Buluşana kadar bende köşedeki çaycıda çayımı içtim ve simidimi yedim. Sonra bir sigara yaktım. Sen geldin oturdun karşıma. İki sohbet ettik. Sanki hiç konuşmamış gibi çaycıda da bulduk konuşacak bir şeyler. Benden anahtarı aldın. Sonra bende sende işe...  Bir türlü akşam olmadı. Senle de konuşamadık bütün gün. Sabırsızlanıyordum akşam olsun diye. Bütün gün müşterilerle ilgilendim telefonda. Aramaktan vazgeçmiyorlardı bir türlü. Herkesin bir derdi vardı. Benimse aklım sendeydi. Akşam benden önce evde olacaktın. Gidip dinlenecek miydin? Yoksa bir şeyler hazırlayıp sürpriz mi yapacaktın? Merakımdan ölüyordum anlayacağın.  Mesai saatim bitmişti. Beni de telefonda tüketmişlerdi artık. Enerjim kalmamıştı resmen. Birden sen geldin aklıma ve uçarcasına eve koştum. Servise bindim ve biran önce