Kızıl Ay - 13


Yatak odasındaydım, perdenin sallandığını görebiliyordum. Yatakta değildim. Yüz üstü uzanmışım, ağzım açık kalmış. Akmış salyalarım parkeye. ÇAT! Ağzına sıçayım yavaş kapat ulan. Sinirli biri çıktı sanırım evden. Kapıyı öyle bir kapattı ki, yer sarsıldı. Beynimin içine kadar hissettim kapının kapanışını. Nereden buldun sabah sabah o gücü? En azından, o kapıyı kapatan kişi kimse, gücünü toplayabilmişti. Bende toparlanmalıydım, kalkabilirdim yerden. Önce sağa doğru döndüm. Kollarımla destekledim biraz kendimi. Kafamı oraya buraya çarpmadan, kendimi yatağa atabildim. Hala dün gecenin etkisindeydim. Uzun zaman sonra böyle güzel bir gece geçirdim. Yani aslında ne olduğunu hatırlamıyorum yine ama Oya'nın yanımda olduğunu bildiğim için, hatırlamasam bile hissediyorum.

ÇAT! Tamam anladık evden çıkıp gittiniz ikinizde ama biraz daha yavaş kapatamaz mısınız kapıyı? Sarsılıyorum köpekler. O kadar gevşemişim ki sinirlenemiyorum bile. Sanırım yataktan çıkmayacağım bugün. Uzunca bir süre daha yataktan çıkmadım. Hava artık kararmaya başlamıştı. Karnım zil çalıyordu, yemek yemeliydim. Evde hazırlamak istemedim, zaten pek gücüm yoktu. Duş alıp dün gecenin sersemliğini üzerimden attım, dışarıya çıktım. Esnaf lokantasına gittim. Uzun zamandır ev yemeği yemiyordum. Aperatif şeylerle geçiştiriyordum. Biraz enerjiye ihtiyacım vardı, doğal olanından. O sırada Efe mesaj attı. "Dün gece çok eğlendim, teşekkür ederim."

Ben her zaman olduğu gibi hiçbir şey hatırlamadığım için onu neyin bu kadar mutlu ettiğini anlamadım. Herhalde bizimle birlikte vakit geçirmekten mutlu olmuştur diye düşündüm. Mesajlaşmayı çok sevmediğim için Efe'yi aradım.

-Naber Efe? Nasılsın?
-Çok iyiyim kardeşim, senden naber?
-Bende iyiyim, anca kendime gelebildim.
-Ağzınla içmediğin için öyle.
-Neredesin? Döndün mü Eskişehir'e?
-Evet sabah senden çıktığım gibi döndüm.
-Hala buralardaysan görüşelim diyecektim.
-Yakın zamanda tekrar gelirim zaten, merak etme.
-Gel, çok özletme kendini. Ha bir şey soracağım. Neden teşekkür ettin?
-Tabi oğlum sen erkenden sızıp kaldığın için hiçbir şey hatırlamıyorsun. 
-Ya o içtiğimiz şey beni çok fena uyuşturuyor. Beynim seyahate çıkıyor.
-Aynen kardeşim, senin beynin dün İstanbul'a seyahat ederken, biz Oya'yla kıvılcımdan alev aldık. İnanılmaz bir kız gerçekten, tepeden tırnağa bütün gece titretti beni. Saçlarını boşuna kızıl yapmamış orospu, nasıl sevişeceğini çok iyi biliyor.

Beynim gerçek bir seyahate çıkmak için kulaklarımdan dışarıya çıkmaya çalışıyordu, o an ben bu cümleleri duyarken. Telefon kulağımda kaldı. Ben kaldım. Ağzım açık kaldı. Ulan pezevenk Efe seni öldürmemem için bir sebep söyle bana. Bunun hesabını çok ağır ödeyeceksin. Benim güzelleri güzeli, girdiği ortamda ışıldayan prensesimi nasıl kirletirsin? Oya'da az orospu değilmiş, işleyen demir ışıldar diye boşuna dememişler. Nasıl işlendiğini öğrenmiş oldum. Telefon hala kulağımda ve Efe hala geceye dair bir şeyler anlatmaya devam ediyor.

-Sen koltukta sere serpe öylece yatınca seni odana götürdüm. Her zaman olduğu gibi bokunu çıkararak içtin her şeyi. İnsan gibi içmeyi öğreteceği....
-Efe sonra ararım ben seni.

Dedikten sonra telefonu suratına kapattım. Çok sinirlenmiştim Efe'nin Oya'yla yatmasına. Nasıl olur da böyle bir hainliği bana yapar? Kafamı dağıtmam gerekli, yoksa Efe'nin kafasını dağıtacağım. Lokantadan çıkınca Cücü'nün yanına gitmeye karar verdim. Biraz onunla takılır eski arkadaşları görürdüm. Ama ne yazık ki o gece sahnesi yokmuş. Kafamdakileri çıkarmak için bir şey yapmalıydım. Feray'ı aramak geldi aklıma. Bir süredir telefonla bile konuşmamıştık. Belki beni rahatlatırdı. Aradım. İki kere çaldı telefon ve sonrasında meşgule düştü. Anlaşılan Feray'dan da hayır yoktu bu gece. Aradan on dakika geçti ya da geçmedi Feray geri dönüş yaptı.

-Alo. Nasılsınız Feray hanım?
-İyiyim Tanaycım sen nasılsın?
-Sağ olun bende iyiyim.
-Hayırdır bir sorun yok ya?
-Ha yok sorun falan. Görüşmek istiyorum. Tabi eğer müsaitseniz.
-Tabii Tanaycım sana her zaman müsaitim. Bir planın mı var yoksa spontane mi takılacağız?
-Hayır bir plan yapmadım. Belki bir şeyler içeriz diye düşünmüştüm sadece.
-Tamam öyleyse, seni saat on bir de evinden alırım. Gerisini bana bırak.
-Tamam Feray hanım, görüşürüz.
-Görüşürüz Tanaycım.

Kafamı dağıtmak için Feray kaltağını aradığıma hala inanamıyorum. Gerçi çok güzel dağıtır o beni. Toparlanmam uzun zaman alır. Toparlanmak isteyen kim? Aman neyse girdik bir yola, belki Feray'dan işime yarar bilgiler öğrenirim gece belli mi olur? Düşüne düşüne evin yolunu tuttum. Saat on bir oldu ama Feray'dan ses soluk yok. Hala aramadı. Acaba başına bir iş mi geldi? diye saçma sapan düşünmeye başladım. Sanki gelse çok umrumdaymış gibi. Hazırlandım giyindim kuşandım, elimde telefon aramasını bekliyorum. Bu kadar bekletmedi hiç. Her zaman dediği tam söylediği saatte gelirdi. Derken telefonum çaldı. "Hadi in" dedi telefonu açar açmaz Feray.Koşar adımlarla aşağıya inip Feray'ın arabasına bindim.

-Nereye gidiyoruz Feray hanım.
-Artık hanım demekten vazgeç. Feray demen yeterli.
-Nereye gidiyoruz Feray?
-Bana gidiyoruz. Harika bir şarap almıştım, onu içeriz.
-Tamam bana uyar.
-Hem senin bir derdin var gibi. Beni normalde aramazsın sen.

Evet aslında bir derdim vardı ama bunu sana anlatıp anlatmama konusunda çok kararsızım. Oya'ya aşık olduğumu, Efe'nin Oyayla yattığını ve buna benim vesile olduğumu nasıl anlatacaktım?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AŞK İKSİRİ

BÜYÜK MAVİ BALİNANIN ÇIĞLIĞI

AKVARYUMUN İÇİNDE