Kızıl Ay - 12


Akşama kadar evde vakit geçirdim. Bütün gün pinekledim, bir o kanepede yattım bi öteki kanepeye geçtim. Saçma sapan programlar arasında zap yaptım sürekli. Aklımda hala 'nasıl böyle bir şeye bulaştım?' sorusu var. Hava kararmaya başlayınca bende hazırlanmaya başladım. Yemek hazırlamaya bile üşendiğimden evde yemek yapıp yemedim. Dışarıda Efe ile birlikte yeriz diye düşündüm. Evden çıkmadan Efe'yi aradım. Kızılay'da buluşma kararı aldık. Ama onun henüz işi bitmemiş ve gecikebilirmiş. Durum böyle olunca hazır dışarı çıkmışım ve biraz vaktim var diye Cüneyt'in yanına gideyim dedim kendi kendime. Birlikte gideceğimiz işi ben reddetmiştim, o ise kabul etmişti. Belki bu akşam çalıyordur diye onu aradım.

-Naber Cücü?
-İyi Tanay, senden naber?
-Bende iyiyim. Akşam var mı sahne?
-Evet bir iki saat sonra başlayacak.
-Bende seni görmeye geleyim diyordum. Görüşemedik bir süredir.
-Gel kardeşim bardayım, bekliyorum.
-Tamam.

Bara geldiğimde Cücü bir şeyler yiyordu. O kadar iştahlı yiyordu ki, içerisi boş olmasına ramen benim içeri girdiğimi fark etmedi. Gittim oturdum yanına. Ordan burdan bahsettik. Biraz eskileri konuştuk. Yeni işini anlattı. Beni soran çok oluyormuş, eski dinleyenlerden. O da kibar bir dille üstün körü anlatıyormuş. Son dönemlerde yaşadığım şeylerin ne olduğunu bilse, kim bilir neler düşünecek hakkımda. O sırada Efe aradı. Masadan kalkıp Cücü'nün yanından ayrıldım. Biraz ısrar etti kalıp onu dinlemem için ama zaten aylarca birlikte çaldık söyledik. En çok ben dinledim zaten seni Cücü. Eyvallah deyip çıktım. Parktaki bankta oturmuş beni bekliyordu Efe. Elinden tutup onu kaldırdım ve hemen konuşmaya başladım.

-Hadi yemek yiyelim kurt gibi acıktım.
-Bu saate kadar yemedin mi?
-Birlikte yeriz diye düşündüm, o yüzden yemedim.
-Ben aç değilim, arkadaşlarla yedim bir şeyler.
-Tamam o zaman bana eşlik et, ben ayak üstü atıştırayım.
-Tamam hadi.

Keşke Cücü yemek yerken bende yeseydim. Boş yere beklemişim bu pezevengi. Güzel bir kafeye gidip yemek yeriz birlikte diye düşünürken, beyfendi çoktan yemiş yemeğini. Ama o da haklı şimdi, sonuçta 'yemek yeriz birlikte' diye sözleşmemiştik. Ayak üstü yemek yiyebileceğim, en azından kurt gibi aç olan midemin sesini biraz bastırabilmek için dürüm yedim. Muhtemelen bunu yedikten sonra midem çok daha kötü olacak ama hızlı yemek konusunda dürümden hızlısı yok bence.

-Şurada çok güzel canlı müzik yapan bir pub var, oraya gidelim. 
-Kardeşim Ankara'ya gelmişim. Bi pavyona girmeden dönem haberin olsun.

Pavyon mu? Vizyonsuz herif seni. Boşuna pezevenk dememişim ben buna. Oğlum kaç yıldır Ankara'da yaşıyorum ben, bir kere girdim pavyona. O da zaten yanlışlıkla. Nefret ediyorum anasonlu testosteron kokan yerlerden. Ne bok işin var öyle yerlerde anlamıyorum. Zaten karizması yerinde bir adamsın öyle bir yerde ne işin olabilir ki senin? Uçkurunun peşine düştün desem, ona da ihtiyacın yok bence. Çünkü Aysel oyar seni, biliyorum. Neyse ben kabul ettim. Sonuçta misafir olarak gelmiş, oraya gitmek istiyorsa götürürüz.

-Gecenin sonuna doğru gideriz birlikte, şimdi pub'a gidelim.
-Tamam kardeşim. Rehberim sensin.
-Pavyondan çıktıktan sonra da bana gideriz, tabi kalacak yer ayarlamadıysan?
-Yok ya ayarlamadım. Sana gelirim diye düşünmüştüm bende. Pavyondan birini düşürüp yanımda getirirsem sorun olur mu?
-Yok olmaz. Diğer oda boş duruyor zaten orada kalırsın.

Pezevenk hala pavyona gitme derdinde. Bir de pavyondan karı düşürüp benim eve atacakmış. Ulan Aysel duysa, senin yatakta ona yaptığını o sana yapar. Feleğini şaşırırsın. Bense sinsi sinsi gitmeme planları yapıyorum. Sevmiyorum arkadaşım pavyon ortamını. Azgın teke hastalığına yakalanmış bütün racon kesen kabadayılar oradalar. Oradaki karılarında ne mal oldukları belli değil. Yatağa girer girmez sokarlarsa bıçağı, al başına belayı.

Neyse, ben yemeğimi yedikten sonra biraz dolandık ortalıkta. Sonra gittik dediğim mekana. İçeride eğlence çoktan başlamış. Herkes eller havaya modunda eğleniyor. Ortada büyük bir pist var, tıklım tıklım dolu. Dans ediyor insanlar deli gibi. Bizde geçtik bir barın önüne doğru içkilerimizi aldık. Sallanmaya başladık olduğumuz yerde. Güya cool takılıyoruz, pas vermiyoruz millete. Ama tabi benim yanımdaki pezevenk dayanamadı daha fazla cool görünmeye. "Ben piste gidiyorum kardeşim. Bi piliç çevirip gelicem" dedi ve gitti. Bende bakınıyorum öylece, ritmi de tutturmuşum içimde sallanıyorum. Koşturarak biri geçti yanımdan ama beni öyle bir itti ki, iki üç adım geri gittim. Kamburu çıkmış ilerlerken, elinin biri ağzında diğeriyle de pardon dercesine elini kaldırdı. Ulan bu bizim Oya'ydı. Oya ile aynı mekandaydık ve sanırım yardıma ihtiyacı vardı. O da beni görünce şaşırmış olacak ki, boş bulunup oracığa çıkarıverdi içindeki bütün kötülükleri. Tuvalete gitmek için koşturuyormuş ortalıkta. Bende hemen yanına gittim.

-İyi misin?
-Hayır hiç iyi değilim. Midem çok kötü.
-Hadi kalk hemen çıkalım buradan. Temiz hava almak iyi gelir.
-Hı hı. Tamam.

Çok halsizdi. Geldiği kişiler de hiç ilgilenmemişti. Herhalde yalnız gelmemiştir buraya. Dışarı çıkmak iyi geldi sanırım, üç beş derin nefes alıp yüzüne su vurunca doğruldu.

-Senin ne işin var burada?
-Efe geldi Eskişehir'den. Onunla birlikte buraya geldik, biraz eğlenip kafa dağıtacağız.
-Efe mi? Aaa ne kadar güzel. Dışarıda da görüştüğünüzü bilmiyordum.
-İlk defa buluştuk zaten. Daha öncesinde davet haricinde hiç görüşmedik.
-Nerede peki Efe?
-Pistte piliç çeviriyor.
-hahaha!
-Sen yalnız mı geldin?
-Aslında hayır, arkadaşlarımla birlikte geldim ama onlar gittiler. Ben kaldım.

Geçen gece yaşadığımız şeyi hatırlamıyor olabilirdim ama iliklerime kadar hissedebiliyordum. Ne yapıp edip bütün gecemi onunla birlikte geçirmeliydim. Hem zaten kızın yardıma ihtiyacı var, hemde şu an yapayalnız. Krizi fırsata çevirip, fırsattan da istifade etmeliydim.

-Şimdi iyi misin peki? İstersen seni evine götürebilirim.
-Sağ ol, temiz hava almak iyi geldi. İyiyim şimdi.

Allah'ım ben neler diyorum böyle? Ya eve götürme teklifimi kabul etseydi? Ulan salak Tanay az kalsın bir çuval inciri mahvediyordun. Hem kızla vakit geçirmek istiyorsun hemde, eve götüreyim seni diyorsun. Oya'nın yanında düşünmeden konuşmaya başladın. Laflarken birer sigara içtik. Sanki içerisi duman altı değilmiş gibi dışarıda içtik sigarayı. Midesinin kötü olduğunu biliyorum, bir an önce Efe'yi bulup dışarıda bir açık bir yer bulup şu kıza bir şeyler yedirmeliydim. Böyle midesi bozuk bir halde onu bırakamazdım. Efe'ye de yazık oldu bak bahane çıktı bana pavyona gitmemek için. Ne iyi ettin de karşıma çıktın Oya. Bu aralar zaten kötüye gidiyorum. Sen havamı değiştiriyorsun benim.

Efe'yi bulup dışarı çıkardım. Oya'da kapıda bekliyordu. Oya'yı görünce şaşırdı biraz. Selamlaştılar. Oya'nın midesinin kötü olduğunu söyledim Efe'ye. Bir şeyler yemesi için ısrar ettim ve en sonunda kabul etti hanımefendi. Üçümüz birlikte yedi yirmi dört açık olan bir çiğ köfteciye gittik. Çok romantik bir adamımdır, ilk buluşmamızda kızı çiğ köfte yemeğe götürdüm. Ya aslında buluşma sayılmamalıydı bu. Çünkü sözleşmemiştik. Her şey tamamen tesadüftü ve zaten gecenin bu saatinde başka bir yer bulamazdık. Gittiğimizde de çiğ köfteyi biz Efe'yle birlikte yedik. Onun midesi bozuk diye ayran içmekle yetindi sadece.

-Hadi hep birlikte bana gidelim. Bu saatte daha fazla yorulmayalım sokaklarda. Gidip dinlenelim yada evde devam ederiz içmeye.

Dedim. İkisi de onayladı. Oya'nında hemen kabul edesi varmış. Hiç itiraz etmeden kabul etti. Hep birlikte bana geçtik. Yol boyunca Efe hep kendini anlattı, espriler yaptı. Güle eğlene eve geldik. Dolapta biraz votka vardı. Onu çıkardım içmeye başladık. Efe'de az pezevenk değil, ceketinin cebinden sigara çıkardı ve yaktı. Kaşla göz arasında dönmeye başladı sigara. Sonunda ne olacağını merak etmeye başladım. Bu içtiğim şey de acaba davette içtiğim şeyle aynı mıydı? Eğer öyleyse, 'elveda hafızam.'


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AŞK İKSİRİ

BÜYÜK MAVİ BALİNANIN ÇIĞLIĞI

AKVARYUMUN İÇİNDE