Kızıl Ay - 9

Artık ortada bar kalmadığına göre tek para kaynağım Feray kaltağıydı. İlk davetin parası hesabıma yatmıştı. Çatır çatır yemeğe bile başlamıştım. Cüneyt ile bir kafede buluştuk. Hem biraz laflayacaktık hemde yeni işler var mı diye konuşacaktık. Eski barın olduğu sokakta küçük, üç beş masası olan, köhne bir mekan vardı. Adını dahi hatırlamıyorum çünkü hiç gitmemiştim ben oraya. Oranın sahibiyle konuşmuş. Haftanın bir gecesi gelsin çalsınlar demiş. Fiyatı da diğer bardan aldığımızın yarısını söylemiş. Şimdilik bizi idare eder ama ücreti daha dolgun başka bir iş bulmalıydık. Biz cüneytle konuşurken telefonum çaldı. Feray arıyordu. Bakalım bu sefer ne diyecekti kaltak karı.

-Alo, efendim.
-Aynı saatte hazır ol. Seni evden alacağım.
-Bu sefer nereye gidiyoruz?
-Gittiğimizde görürsün.

Cüneyt'in yanından ayrıldım hemen. Eve gidip hazırlanmam gerekiyordu. Birde bu akşam kesinlikle ağzıma hiçbir şey sokmayacaktım. Çünkü kendimi kaybetmek istemiyordum. Kafamın yerinde olması lazımdı. Bu sefer hatırlayacaktım her şeyi. Belki Oya yine gelirdi ve bu sefer tanışırdık. En azından telefon numarasını alabilirsem iyi olur. Dışarıda da buluşuruz. Onu tanıma fırsatı elde etmiş olurum.  

Eve gittim ve hemen hazırlandım. Feray gelmeden beş dakika önce aradı. Aşağıda beklemek yerine sokağın başına gittim. Arabayı telaşlı kullanmayı seviyor kaltak az kalsın ayağımı ezecekti. Neyse arabaya bindim. "Hoş geldin" dedi ve yanağımdan öptü. Bunu ilk kez yapıyordu ben biraz utanmıştım. Bize ne oluyordu?

-Nereye gidiyoruz?
-Bolu'ya.
-Orada ne yapacağız?
-Bir önceki gibi bir gece olacak. Aynı kişiler, aynı yemekler, aynı konular. Sadece mekan farklı.

Bir dağ evine vardık. Ama nasıl bir ev adeta bir şato gibiydi. Çok büyük ve görkemliydi. Evin bahçesine girdiğimizde bile bir süre arabayla devam ettik evi görebilmek için. En son biz geldik sanırım. çok fazla araba vardı kapının önünde. Arabayı park ettik ve indik. İçeri girer girmez herkesi selamladık. Gözüm Oya'yı arıyordu ama bir türlü göremiyordum. Birlikte geldiği zampara da ortada yoktu. Aysel hanımın yanına gittik. Partneri Efe ile tanıştım. Onlarda Eskişehir'de yaşıyorlarmış. Biraz konuştuk. Geçen ki buluşmada Efe'yi görmemiştim. Ama o beni baya tanıyor ve biliyor gibi konuşuyordu. Meğer o gece yaptıklarımın namını duymuş. Ben bile duymamıştım ne yaptığımı. Biraz anlatmasını istedim. Biz sigaralarımı yaktık ve bayanları baş başa bırakıp bahçeye çıktık.

-Oğlum o gece sen inanılmaz sarhoş olmuşsun. Ne bulduysan içmişsin. Döndüğün sigara senin nevrini döndürmüş. Her şarkıda birini kaldırıp dans etmeye çalışmışsın. Gecenin sonunda elinde mikrofonla sahnede sızmışsın. Seni odaya garsonlar taşımış. Yani iki yıldır bu davetlere katılıyorum Aysel ile birlikte ama senin gibisini daha önce duymadım. Bu kadar eğlence fazla gelebilir bu insanlara. Hepsi orta yaşlı insanlar. Ama eğlenmişler sayende uzun zaman sonra. Gerçi Mustafa Bey o gece orada olmuş olsaydı seni hemen şutlardı. O, sulu insanları sevmez ve organizasyon sahibidir kendisi. Bir daha dikkatli davran.
-Sana kim anlattı bunları?
-Aysel anlattı. Aysel de çok iyi kadındır. Çok seviyorum kendisini. En azından varisi olabildim burada.
-Varisi derken?
-Burada herkes kendi varisini getirir yanında. Sende Feray'ın varisisin. 
-Bunu bilmiyordum. Gerçi ben daha ne yaptığımı bilmiyorum. 
-Alışırsın zamanla.

İkinci sigaralar bitince içeri girdik ve hemen giriş kapısının o tarafta Oya'yı gördüm. Adeta ışık saçıyordu ortalığa. Yeni gelmişlerdi belli ki. Yoksa onu geldiğimde fark ederdim. Bir an göz göze geldik ve kafamı aşağı eğip selam verdim. O da yanıtsız bırakmadı beni. Elini hafifçe kaldırdı. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Biraz zaman geçti yemekler geldi. Yemekleri yedik ve yavaş yavaş dağılmaya başladı insanlar. Bahçeye çıktık Feray ile birlikte.

-Neden beni seçtin?
-Ne için seni seçtim?
-Varisin olarak işte. Neden beni seçtin?
-Ben seçmedim. Sadece rica ettim. Sende bunu kabul ettin. Etmemiş olsaydın gelmezdin.

Ulan ben göt korkusuna kabul ettim her şeyi. Evsiz kalmıştım ve artık bir işim bile olmadığı için sana muhtaçtım. Onunla vakit geçirmekten keyif aldığımı düşünüyor olmalıydı. O sırada içtiği sigarayı bana uzattı. Bende o an boş bulundum ve elindeki sigarayı aldım. Bir fırt çekeyim dedim. Çekmek ki ne çekmek. Aldığım nefesin bütün vücuduma nasıl taşındığını, nasıl dolaştığını hissettim resmen. Başım döndü ve hemen oracıkta yere oturdum. Hatta uzandım ve gökyüzüne doğru parmağımı uzatarak "Biri şu yıldızlara yerlerinde durmalarını söyleyebilir mi?" diye söylendim."Hadi artık odamıza gidelim" dedi ve başım dönmesi biraz azaldığı gibi koluma girip beni yerden kaldırdı. Doğru odaya gittik.

Odaya girdiğimizde inanılmaz yorgun hissediyordum. Başım da ağrımaya başlamıştı. Ağrı kesici olup olmadığını sordum. Çantasından bir hap çıkardı verdi. Bende hiç sorgulamadan içtim. Çünkü o içtiğim zımbırtı inanılmaz başımı ağrıtmıştı. Belki verdiği hap iyi gelir ve bu mükemmel yerde güzel bir uyku çekerdim. Soyundum ve duşa girdim. Çıktığımda iyice yorulmuştum ve elimi kaldırmaya halimin olmadığını hissediyordum. Yatağa uzandım ve işte ne olduysa o zaman oldu.

Benden hemen sonra duşa Feray girmişti. Çıktığında ise ben yatakta sere serpe yatıyordum. Bilincim açıktı ama hiç hareket edemiyordum. Yatağın ucunda duruyordu. Beni öylece çıplak uzanırken görünce önce bornozunu çıkardı. Daha kurumamış nemli teniyle yatağın diğer ucundan bana doğru süründü. Üzerime çıktı ve dudaklarıma yapıştı. Ben tepki veremiyordum. Gerçi tepki veriyordum ama istem dışı hareket eden yerlerim tepki veriyordu. Elimde değildi. Dudaklarımı bir vantuz gibi öpmeye başladı. Bende sanırım karşılık vermeye başlamıştım. En azından ağzımı kendi isteğimle oynatabiliyordum. 

Yorumlar

  1. Merhabalar yazinizi ilgi ile okuduk arzu ederseniz bundan sonraki yazılarınızı ilk olarak www.urfa.com sitemize yayınlamak isteriz iletişim internet@urfa.com

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

AŞK İKSİRİ

BÜYÜK MAVİ BALİNANIN ÇIĞLIĞI

AKVARYUMUN İÇİNDE