Ruh halimi yansıtıp kirlettiğim bir yer buldum. OH BE!
Eşek Şakası
Korkunun ecele faydası yoktur dedik ve eeEEeşŞşŞşşşEEeEeekkkkkK şakası yapmaya karar verdik. Madur olarak Çağdaşı seçmiştik. Artık her şey için çok geçti.
İnsan ilişkileri karmaşıktır ve her bir bağ kendine özgü bir dinamiğe sahiptir. Hepimiz, farkında olsak da olmasak da, çevremizdeki insanlarla olan bağlarımızı belirli bir düzen içinde organize ederiz. Aile, dostlar, iş arkadaşları veya tanıdıklar gibi genel kategoriler, sosyal yaşantımızı düzenlememize yardımcı olur. Ancak bu sınıflandırmaların, özellikle romantik ve fiziksel ilişkiler söz konusu olduğunda daha spesifik ve bazen rahatsız edici bir hale gelmesi mümkün. Peki, bir insanı özellikle fiziksel ya da duygusal arzulara dayalı olarak kategorize etmek ne kadar doğru? Kategorize Etmenin Sosyal Boyutu İnsan zihni, düzene ve sınıflandırmaya eğilimlidir. Bu durum, insanlarla olan ilişkilerimize de yansır. Hayatımızın her alanında çevremizdeki insanların rollerini belirlemek ve buna uygun bir bağlantı kurmak içgüdüseldir. Ancak, bu sınıflandırmanın ahlaki ve insani boyutunu sorgulamak önemlidir. Birinin, hayatındaki insanlara şu tarz kategorilerle yaklaştığını düşünelim: "En az ...
Bazen yaşadığımız hayal kırıklıklarında suçlayacak birini arıyoruz. Kalbimizin kırıldığını düşündüğümüz her anda, bütün suçu karşımızdakine yüklüyoruz. Oysa bazen mesele, birinin kalbimizi gerçekten kırması değil. Asıl mesele, bizim o kişiden neler beklediğimiz. "Gerçekten kalbini mi kırdı, yoksa beklentilerini mi?" Bu soru işte tam da bu yüzden önemli. Çünkü çoğu zaman insanlar, bizim zihinlerimizde kurduğumuz hikâyelere ayak uyduramazlar. Biz onları olduğundan başka biri yapmaya çalışırız: Daha ilgili, daha düşünceli, daha duyarlı… Beklentilerimizle onları büyütürüz. Sonra o kişi kendi gerçeğiyle karşımıza çıkınca, sarsılırız. Aslında bize zarar vermek gibi bir niyetleri yoktur çoğu zaman. Onlar sadece kendi yollarında yürürler. Ama biz, onların bizim yanımızda nasıl olmaları gerektiğine dair sessiz beklentiler üretiriz. Ve işte kırılan da tam olarak budur: Beklentiler. Kalp, düşündüğümüz kadar narin bir şey değildir. Aşırı beklentilerle şişirilen hayaller patladığı...
Yıllar önce, seninle yalnızca üç-dört hafta flört etmiş, birbirimizi tanımaya çalışmıştık. Ama bir türlü ritmimizi bulamamış, usulca birbirimizin hayatından çıkıp gitmiştik. Yine de senin aklımda bir yerde kaldığını biliyorum; hani bazen, sebepsiz bir şekilde bir isim, bir gülüş, bir anı gelir ya aklına, işte öyle. Eminim ki senin aklında da bir yerde ben vardım. Ama zaman öyle bir hızla akıp gitti ki, bu flörtün yarım kaldığını bile unutur gibi olmuştum. Sonra, yıllar sonra, hayatın tesadüfler zinciri olduğuyla bir kez daha yüzleştim. Aynı tarihlerde, aynı otelde konaklamaya başladığımızı fark ettiğimde, bu dünyanın bir oyun oynadığına inanmamam mümkün değildi. Çükün, çok eski bir dostla ya da eski bir sevgiliyle karşılaşmaktan öte bir şeydi bu. Seninle göz göze geldiğimizde, o yarım kalmış flörtün her bir anısı, gözlerimizin ardından sanki fışkırır gibiydi. İlk birkaç dakika hem şaşkınlık hem de heyecanla geçti. Sonrasında kahkahalarla dolu bir sohbet başladı. "O zamanlar na...
Yorumlar
Yorum Gönder