Sancının İçinden Doğan Bir Vedaya Dair
Bazen insanın içi, söylemekten korktuğu ama sustukça daha çok yakan cümlelerle dolar. Bugün benim içimde biriken o sözler, sonunda kendine bir kapı araladı. Bu satırlar; o kapının eşiğinde duran, sarsılmış ama iyileşmeye karar vermiş bir kalbin son itiraflarıdır.
Seninle mutlu olmayı çok istedim. İnan, her şeyden daha çok... Birlikte gülmeyi, birlikte büyümeyi, birbirimizin yaralarını sarmayı hayal ettim. Ama olmadı. Bunu itiraf etmek içimi acıtsa da gerçek, bazen en sessiz çığlıklarımızda saklı: Sen bana iyi gelmiyorsun.
Seninleyken kendim gibi hissetmiyorum. İçimde huzurdan çok, ismini koyamadığım bir ağırlık var. Kıskançlık, endişe, sürekli seni düşünme hali... Sanki yirmi dört saat senin yanına sığınmak isteyen muhtaç bir halim var ve bu beni benlikten çıkarıyor. Bu karanlık tutku, beni sana yaklaştırmıyor; aksine beni benden, kendi merkezimden uzaklaştırıyor.
Umursamaz tavırların, sadece kendini önceleyen düşüncelerin... Yanındayken bile beni nasıl yalnız hissettirdiğini, bazen ne kadar değersizleştiğimi anlatmaya kelimeler yetmez. Amacım seni suçlamak değil; sadece yaşadığım bu "yok oluşu" dürüstçe kayda geçirmek.
Bir kere denedik, olmadı. İkinci kez denedik, sancısı ilkinden ağır oldu. Tam seni unuttum, kabuk bağlıyorum derken tekrar çıktın geldin. Belki farkında olmadan, belki de sadece boşluğuna geldiği için üçüncü bir kapıyı araladın. Ama biz o kapıdan geçemeyecek kadar yorgunduk. Ben çok acı çektim, sense hayatına kaldığın yerden devam etmeyi başardın.
Sonra ne mi oldu? Yine o bilindik uzaklaşmalar, yine o iletişimi koparmalar... Senin bu gelgitlerin, benim içimde fırtınalara dönüştü.
Seni hem çok güzel hatırlıyorum hem de çok kötü. Anılarımız zihnimde harikulade bir film gibi dönerken, hissettirdiklerin çoğu zaman bir kâbustu. Bir yanım seni severken, diğer yanım ufalanıp gidiyordu. Sevgiyle sancı, birbirinden ayırt edilemez hale gelmişti.
Ve şimdi, seni her yerden engelledim.
Çünkü bir daha bana ulaşmanı, o döngüye beni tekrar çekmeni istemiyorum. Bu benim için kolay bir karar değil, bunu bil. Ama hayatıma devam etmek zorundayım. Başlıkta dediğim gibi; bu sancı dolu doğumun artık gerçekleşmesi lazım. İçimdeki o "bağımlı" yanı öldürüp, iyileşmiş ve nefes alan "yeni beni" doğurmam gerek.
Seni bu kadar çok severken, seni hayatımda istemiyor oluşum... İşte hikayenin en can yakıcı kısmı burası. Ama bazen sevmek yetmiyor. Bazen sevgi, insanı hayatta tutmak yerine yavaş yavaş tüketmeye başlıyor.
Yine de bana yaşattığın her an için teşekkür ederim. Güzelliklere, o ilk heyecanlara, kalp çarpıntılarına... Ve acılara da. Çünkü hepsi, bugünkü "ben"i inşa etti.
Dilerim bir gün sen de, yaşattığın her şeyi –eksiksiz ve fazlasıyla– hissedeceğin bir aynayla karşılaşırsın. Hak ettiğin neyse onu yaşayacağın bir ilişki bulursun. Umarım o an, o keskin sızı kalbine değdiğinde beni anlarsın... Ve belki adımı hatırlarsın, sadece bir anlığına.
Teşekkür ederim. Hem var olduğun için... Hem de artık gitmeme izin verdiğin için.
Yorumlar
Yorum Gönder