Hedefler ve Hayaller Arasında Bir Yolculuk
Bugün bir arkadaşımla konuştum. Hayatını tamamen değiştirecek bir karar alarak başka bir ülkede yaşamaya başlamış. Eski hedeflerini bir kenara bırakıp yeni bir yola çıkmış, çok zor bir mücadeleye girişmiş. Bu, benim için oldukça etkileyici bir hikâye. Kendisinin yaşadıklarını düşünürken, kendi hedeflerimi ve hayallerimi sorgulamaya başladım.
Benim hayallerim ve hedeflerim, çok daha çizgisel bir yol izliyor gibi hissediyorum. Ulaşması zor olmayan, ama emin adımlarla ilerledikçe gerçekleşecek şeyler. Belki de bu yolda ilerlerken bir monotonluk yaşıyorum. Bir arkadaşımın deyimiyle, “Hayallerine ulaşman için biraz daha cesur olmalısın.”
Ancak şunu da merak ediyorum: Ulaşması zor olan hayaller kurmak için halihazırda sahip olduğum hedeflerimi terk etmeli miyim? Büyük bir hayalin peşinden gitmek, bir çoğumuzun gözünde cesaret gerektiriyor. Ama ya o cesareti kendimde bulamazsam? Yurt dışına gidip sıfırdan bir hayata başlamak bana çok korkutucu geliyor. Bu, benim sınırlarımla ilgili bir durum mu? Yoksa sadece kısıtlı düşüncelerimin bir sonucu mu? Bunları bilmiyorum.
Hayaller ve hedefler arasındaki çizgi çok ince. Bir hayal ne zaman bir hedefe dönüşür? Bir hedef ne kadar gerçekçi ve hangi süreçte gerçekleştirilebilir? Belki de bu soruları cevaplamak için öncelikle hayallerin ve hedeflerin benim için ne ifade ettiğini belirlemem gerekiyor.
Belki önce küçük bir adımla başlamak gerekir. Kendime “Ulaşması zor ama imkansız olmayan bir hedef koyabilir miyim?” diye sormalıyım. Belki bu hedef, yeni bir yetenek öğrenmek ya da bir projeyi hayata geçirmek olabilir. Sonra bu hedefi küçük parçalara bölerek ilerlemeliyim.
Şunu unutmamalıyım ki hayaller ve hedefler benim yaşamı şekillendiren iki önemli unsur. Ama bu yolda sadece nereye gitmek istediğime değil, o yolculuğun kendisine de odaklanmalıyım. Arkadaşımın hikayesi banay bunu hatırlattı: Cesaret her şeyi değiştirir, ama önce kendi içimizdeki cesareti keşfetmeliyiz.
Yorumlar
Yorum Gönder