Kayıtlar

Kızıl Ay - 6

Feray hanımla son konuşmamızın üzerinden bir hafta geçti. Ne bara geliyordu ne de telefonla arıyordu. Endişelendiğimden değil, sadece birazcık merak ediyordum. Dayanamadım " iyi misiniz? " diye mesaj attım. O sırada bara gidiyordum. Daha hava kararmamıştı. Cumartesi akşamları bar çok yoğun olurdu. Oturacak yer bulmayı bırak, ayakta duracak yer kalmazdı. Mesajıma cevap vermemişti şıllık. Kim bilir neler karıştırıyordu arkamdan. Bir şeyler konuştuk ve ben bir şekilde kabul ettim durumu ama nelerle karşılaşacağımı hiç bilmiyordum. Bir de ses çıkarmayışı beni daha çok geriyordu. Her aklıma geldiğinde bir sürü soru işaretleri beliriyordu kafamda. Tamamı cevapsız sorular... Gece boyu şarkılarımı söyledim. Sahneye gelen alkolün haddi hesabı yoktu. Bu gece müşteriler çok eğlendiler sanırım. Telefon numarasını peçeteleri yazıp gönderenler çoktu. İlerleyen saatlerde zaten koca arjantini üzerime dökmeyi başarmıştım. Sırılsıklam olmuştum. Sahneyi bir iki şarkı kala erkenden terk etme

Kızıl Ay - 5

Dersim başlamıştı ve ben hala telefonun alarmını kapatmaya çalışıyordum. Yataktan kalkamamıştım çünkü gecem kabuslarla geçmişti ve uyuyamamıştım. Sürünerek banyoya gittim. Beş dakikada duşumu alıp ikinci derse yetişmiştim. Öğle molası geldiğinde arkadaşlarla okulun yemekhanesine gittik. Üç çeşit yemeğe minimum parayı ödeyince dünyada benden mutlusu olmadığına karar verdim.  Ta ki telefonum çalana kadar. -Efendim Feray Hanım, buyurun. -Merhaba Tanay, nasılsın? -Teşekkür ederim, siz? -Bende iyiyim. Bu akşam buluşalım diyorum. -mmm... eee... şey... -Kem küm etmene gerek yok. Yer ve zamanı mesaj olarak sana bildiririm. Akşam görüşürüz. Dedi ve telefonu suratıma kapattı. Elimi yanlışlıkla verip kolumu kaptırmıştım sanırım. Söylediği adrese gitmezsem belkide sonrasında evime gelecekti. Evde bulamazsa iş yerime gelip beni çok rahat bulabilirdi. Bu risklere giremezdim. Herhangi bir yerde tatsızlık çıksın istemiyorum. Mecburen gidecektim. Mesaj geldi. Akşam saat 10:00'da Seğmenle

Kızıl Ay - 4

Onun bana özel olarak aldığı takım elbiseyi giydim. Beni almasını bekliyorum. Telefonum çaldı. Kapıda beklediğini söyledi. Hazır ve nazır beklediğim için hemen aşağıya indim. Hava yeni kararmaya başlamıştı, biraz bulutluydu gökyüzü. Umarım yağmur yağmaz, yağarsa bile inşallah açık havada duracağımız bir yere gitmiyoruzdur diye içimden geçirdim. Gideceğimiz yere varana kadar ikimizde tek kelime konuşmadık. Elimden sigara düşmüyordu. Biri bittiği anda bir diğerini yakıyordum. Ben inanılmaz gergindim. Arabanın içi o kadar duman altı olmuş ki parfüm şişesinin tamamını üzerime döktüm arabadan inerken. İyi ki yanıma almışım. Afilli bir villaya geldik. Kapıda iri yarı adamlar vardı. Bizi görür görmez "Hoş geldiniz" dediler ve sonra kapıları sonuna kadar açtılar. İçeri girince iki yandan merdivenler çıkıyordu üst kata. Sağ tarafta uzun bir koridor vardı. Koridora doğru yürüdük birlikte. İşte şimdi konuşmaya başlamıştı. "Her şeyi bana bırak. Kimseyle konuşma. Konuşacak olursa

Kızıl Ay - 3

O bahtsız günü atmıştım üzerimden. Yeni bir ev bulmuştum ve apar topar taşınmıştım. Cebimde tek bir metalik bile kalmamıştı. Çaresizce dolanıyordum ortalıkta. O akşam yine sahnem vardı. Erkenden gittim. Klişelerle ilgilendim biraz. Sahneye çıkış saatim gelmişti. Çıktım söyledim şarkılarımı, çaldım gitarımı. Ara ara da tedirginlik basıyor üzerimi, ürküyorum. Ağzına sıçtığımın karısı gelmesin diye dua ediyorum içimden. Gerçi köpeğin duası kabul olsa gökten kemik yağarmış. Aynen öylede oldu. Bu sefer gecenin sonuna doğru geldi kadın. Yada önceden gelmişti ben fark etmemiştim. Aman neyse ne işte. Geldi yine o kadın. Ben sahneden bir an önce inip uzaklaşmak istedim. Arkadaşlar tuttular beni bir süre. Ulan bırakın tırsıyorum. Bir ara tuvalete kaçma fırsatı buldum. Oradan da kaçar eve giderim diye düşünüyorum. Öyle de yaptım. Yani yapmaya çalıştım. Çıkarken gözlerim kadını aradı. Kadın ortada yoktu. Oh çektim içimden. Dışarı çıktım, kadın dışarıdaki varillerin yanında ve sigarası elinde bir

Kızıl Ay - 2

Dün gece o kadar çok alkol almıştım ki, sabah kalktığımda ağzım çamur gibiydi. Kadının söylediklerinden sonra zaten aptallaşmıştım bide üzerine alkol içmek beni bitirmişti. Sabah okula gitmeyi bırak yorganı üzerimden kaldıracak halim yoktu. Ne sanmıştı kadın beni? Ne amaçlıyordu? Soruyu duyduğumda saçma bir tebessümden sonra usulca uzaklaşmıştım yanından. Cevap vermemiştim sorusuna. Anlamıştır herhalde kabul etmediğimi. Akşam oldu, arkadaşlarım eve geldiler. Evden çıkmayacağımı söylediğim halde beni evden çıkarmaya çalıştılar. Başardılar. Okuldan çıktıktan sonra gittiğimiz bir mekan vardı. Oraya gideriz diye düşünürken kendimizi bambaşka bir yerde bulduk. Yüksek bir binanın teras katıydı. Her öğrenci gibi batak masasına düşmüştük. Uzunca bir süre batak oynadık. O sırada telefonum çaldı. Numara telefonumda kayıtlı değildi. Merakımdan telefonu hemen açtım. Telefonun ucunda ki sesi bir türlü tanıyamadım. Kim olduğunu da sormaya cesaret edemedim. Çünkü tanışıyormuşuz gibi konuştu. Halimi

Kızıl Ay - 1

Bundan tam 15 sene önce onunla tanıştım. Ben o zamanlar Kızılay'ın arka sokaklarında ki barlardan birinde hafta içi üç gün sahneye çıkıyorum. Öyle ahım şahım bir mekan değildi. 2+1 bir apartman dairesinden bozma butik bar. Gitar çalıp şarkı söylüyorum. Gelen kişiler hep aynı insanlar. O kadın da her akşam gelirdi. İki bira içer, üç beş kahkaha patlatır sonrasında ortadan kaybolurdu.  O gece kadınla sohbet etme fırsatı bulmuştum. Benim sahnem bitmişti, başka bir arkadaşım sahneye çıkmıştı. Bar taburelerinde en sağda oturuyorum duvar dibinde. En sevdiğim yer orasıdır. Hem sahneyi rahat görebiliyordum, hem içeriye giren çıkanları rahatça kesebiliyordum. Önce sırtıma dokundu. Sonra sağ elini, benim sağ omzuma doğru yavaşça ilerledi. Kırk yıllık asker arkadaşım gibi elini omzuma atıvermişti. Kulağıma doğru eğildi. Tebrik edeceğini sanmıştım ama öyle değilmiş. "Sana bir teklifim var" dedi. Ne diyeceğimi şaşırdım. Kadının fazla alkol alıp sarhoş olduğunu düşündüm. Cevap b

Çal Kemancı

İki günlük bir tatil planı yapmışlardı arkadaşıyla birlikte. Çadırlarını alacaklardı ve en yakındaki plaja gidip bir gece kalacaklardı. Gündüzleri deniz, güneş ve kumun keyfini çıkaracaklardı. Geceleri ise ağustos böceklerinin seslerini dinleyip ateş böceklerini izleyeceklerdi. Sabah erkenden yola çıktılar. İkisi de birbirinden açık gözlüydü. Etraflarında ki olanı biteni asla kaçırmazlardı. Önce büyük kayalıkların oraya gittiler. Maksat tatildeymiş havası vermekti. Üç beş poz fotoğraf çekildiler. Manzarası harika olan bir yere gelmişlerdi. Anı ölümsüzleştirmeleri gerekliydi. Unutulup gitmemesi gereken bir gün olacaktı. Kayalıklardan denize girdiler, biraz güneşlendiler. Yanlarında getirdikleri böreklerden çöreklerden atıştırdılar. Bide keyif pezevengi oldukları için yanlarına şarap bile almışlardı. Hava kararmaya başlayınca yavaş yavaş toparlanmaya başladı bizim kızlar. Ulu orta bir yere çadır kurmak yerine, biraz daha korunaklı ama deniz kıyısından çokta uzakta olmayan ağaçlık alana

Ulan Kenafir

Gece terasta yıldızları seyrederken uyuyakalmışım. Sabah güneş tepemde beni cayır cayır yakarken küfür ede ede uyandım. Gözlerimi açamıyordum. İçeriye kendimi atmadan önce dizimi de sandalyeye vurdum. Canım yandı tabi ama gözlerim "karanlıııığaa koşşşşş" diye bağırıyordu. Yatağıma geçtim biraz daha uyurum diye düşündüm ama uyuyamıyordum sağa döndüm sola döndüm bir gram uyuyamadım. Kalktım duş aldım, kendime geleyim bahanesiyle. Biraz televizyon izleyeyim dedim. Sabah programları da çok eğlenceliymiş gerçekten. Sıkıldım kapattım. Yürüyüş yapayım bari diye kendimi sokağa attım. Harika bir sahil var, büyük bir park. Sabah pek kimse olmaz hafta içleri ama hafta sonu öyle kalabalıktı ki. Kulaklığımı taktım hızlı hızlı yürüyorum. Kimse umurumda değil. Biraz terleyip eve gitmek amacım. Ulan en fazla yirmi metre sonra eski bir arkadaşıma rastladım parkta. O da spor yapmaya gelmiş. Gel, oturalım iki laf edelim dedi. Özlemiş sanırım. Ben görmeseydim aklıma bile gelmezdi. İsteksiz ist

Kahvaltı?

Öyle bunalmıştım ki artık. İş ev iş ev derken kendimi pinpon topu gibi görmeye başlamıştım. Farklı bir şey yapmalıydım. Bu hafta izin günlerimde ev işiyle uğraşmasam evi bok götürmeyecekti. Gerçi benim gözümde boka şimdiden bulaşmıştı ama olsun, görmezlikten geliyordum. Neyse ben o cuma gecesi gece kulübüne gitmeye karar verdim. Yakın arkadaşlarımı da bir güzel kafaladım. Cuma günü iş çıkışında eve geldim saat on bire kadar kendimi hazırladım. Maksadım zaten yüksek sesle müzik dinleyip deliler gibi dans etmekti. İş yerinde sömürülen enerjimin kalanını da bu şekilde imha etmek istemiştim. Ertesi gün kolumu kıpırdatacak halimin kalmamasını istiyordum. Saat 23:00 oldu. Beni arkadaşlar almaya geldiler. Zaten üç bekar gidiyorduk. Damsızdık. Arada bir iş yerindeki arkadaşlardan duyduğum yeni bir mekan vardı. Oraya damsız girilebilindiğini biliyordum. Oraya gidelim dedim. Hem yeni bir mekan görmüş oluruz hevesiyle oraya gittik. Kapıdan girdik. upuzun ışıklı aynalı bir koridordan geçip, müzi

Sürpriz: Sufle!

O sabah erkenden kalktım. Her sabah uğradığın pastahaneden bir tane simit aldım. Senle buluşacaktık. Ben akşam işten geç çıkacağım için sana evin anahtarını verecektim. Ortak bir noktada buluştuk. Buluşana kadar bende köşedeki çaycıda çayımı içtim ve simidimi yedim. Sonra bir sigara yaktım. Sen geldin oturdun karşıma. İki sohbet ettik. Sanki hiç konuşmamış gibi çaycıda da bulduk konuşacak bir şeyler. Benden anahtarı aldın. Sonra bende sende işe...  Bir türlü akşam olmadı. Senle de konuşamadık bütün gün. Sabırsızlanıyordum akşam olsun diye. Bütün gün müşterilerle ilgilendim telefonda. Aramaktan vazgeçmiyorlardı bir türlü. Herkesin bir derdi vardı. Benimse aklım sendeydi. Akşam benden önce evde olacaktın. Gidip dinlenecek miydin? Yoksa bir şeyler hazırlayıp sürpriz mi yapacaktın? Merakımdan ölüyordum anlayacağın.  Mesai saatim bitmişti. Beni de telefonda tüketmişlerdi artık. Enerjim kalmamıştı resmen. Birden sen geldin aklıma ve uçarcasına eve koştum. Servise bindim ve biran önce

Üç Yıl Önce

Her zaman gittiğim çay bahçesine gittim. Sabahları işe gitmeden önce orada çay ve sigara içmek adetim olmuştu. Bir gün seni görmüştüm orada. Bundan tam üç yıl önceydi. Çok iyi hatırlıyorum tarihi 1 Eylül 1996. Havalar hala sıcaktı. Sonbahar yüzünü göstermeye utanmıştı o yıl ama sen saçlarını savurarak oturmuştun tam karşı masama. Farketmeden seni izlemeye başlamıştım. Elimdeki gazeteleri okuyordum güya. Gözlerimi senden alamıyordum ki... Sigarayı elimde unutmuş çayımı soğutmuştum. Elim yandığı zaman farkına vardım seni izlediğimin. Senin beni görüp görmediğinden bile emin değilim. Eğer gördüysen büyük bir utanç duyarım bundan. Çünkü sana bakmamışım, dalıp gitmişim.Farkına varınca hemen saate baktım. Az vaktim kalmıştı "acaba senin kalkmanı beklemeli miydim?" diye düşünmeden edemedim. Fakat işe geç kalamazdım. Seni orada öylece ulu orta bırakarak gittim.  Sonraki günlerde uğramadın hiç sabahları. Gerçi ben oraya yıllardır her gün gidiyorum ve seni ilk defa görüyorum. Sonraki

Aşk Mevsimi

O gece işten çok geç çıkmıştı. Eve yürüyerek gitmek zorunda kalmıştı çünkü o saatte otobüs bulması imkansızdı. Otostop çekecek bir araba bile bulması mucize sayılırdı. Yürürken telefonla konuşmayı çok sever aslında, başka insanlar gibi müzik dinlemekten pek hoşlanmazdı. Ama o saatte arayabileceği hiç kimse yoktu. Gün içinde telefonda görüştüğü bir takım arkadaşları vardı. Bunlardan bir kaç tanesi ise yeni sevgili adaylarındandı. O gün işten bu kadar geç çıkacağından hepsinin haberi vardı aslında.  Aralarından seçim yapmayı düşünüyordu. Onun için aşk mevsimi gelmişti. Acaba hangisi, kalbinin attığını ona tekrar hissettirebilecekti. Biraz yürüdü, hava çok soğuktu. Her nefes verdiğinde gözlükleri buharlanıyordu. Hızlı yürümeliydi ve vücudunu sıcak tutmalıydı. Soğuk ve boş sokaklarda yürümeye devam etti. Yollarda aydınlatma da yoktu. Bazı yerlerde kaldırım dahi yoktu. Su birikintilerine çamurlara basa basa ilerliyordu. Elleri ceplerindeydi. Eldiven almayı unutmuştu yanına. Bir taşa takılı

tuval

evin terasına çıkmıştım harika bir deniz manzaram vardı tuvali aldım önüme boyamaya başladım becerebileceğim kadar resmettim önce maviden başladım gökyüzünü ve denizi birleştirdim ufuk çizgisini göremedim çünkü o kadar uzaklar beni hep korkuturdu yakın olsun bütün uzaklar isterdim yeşile buladım fırçamı bu sefer büyük ve görkemli ağaçlar çizmeye başladım yıllanmış ağaçları severim ben gölgelerinde dinlenmek ne hoş olur baharda yer yeşil gök yeşil olur uzandığında dallar sallanınca rüzgardan yaprakların arasından sızar güneş yüzüne tatlıdır gözünü acıtan güneş griye sürdüm yeni kalın bir fırçayı binaları ve gökdelenleri çizmek için ormanlar yok oldu çizerken hayal ettiklerimin hepsi kayboldu ufuk çizgisine gerek yokmuş zaten deniz bile görünmüyordu gökdelenlerden göğü delmişlerdi denizi kapatmışlardı ormanları yok etmişlerdi hayallerimizi gömmüşlerdi her yer gri olmuştu ne mavisi vardı ne yeşili grinin bin tonu vardı baktığım heryerde Egemengin

Yeni Anlamaya Başladım Seni

Yeni anlamaya başladım seni Aşktan hiç eser yokmuş içinde Sevgi bir bahaneymiş birlikteliğimize İlgin hiç geçmemiş meraktan öteye Yeni anlamaya başladım seni İçinde bastırdığın kişiliği gördüm Ortaya çıkardığında çabucak örttün Tam anlamıyla oldun kördüğüm Yeni anlamaya başladım seni Sen bile korktun senden Medet umdun elalemden İstemedin yardımı benden Yeni anlamaya başladım seni Merakını azda olsa giderdin Beni benden çaldın gittin Kalbimi paramparça ettin Yeni anlamaya başladım seni Benle açtın hayata gözlerini Ben unuturum seni ve senin gibileri Ama sen asla unutamayacaksın beni

Konuşsak ya

Önce halini hatırını sormak istiyorum Nasılsın? İyisindir inşallah Bana sorma Ben iyi değilim Özlüyorum, çok özlüyorum Daha çok sormak istiyorum Ben yokken neler yaptın? Nasıl geçti zamanın? Sen yokken ben hiçbir şey yapmadım Zaman geçmiyor gibiydi Ama yıllardır görmüyormuş gibi hissediyordum Niye gittiğini sormak istiyorum Cevap versen de unutmak istiyorum cevabını Bana geri dön istiyorum Sımsıkı sarılmanı istiyorum Canımı çıkarana kadar Nefessiz bırakana kadar sıkı Sıkı sarılmanı istiyorum Hissetmek istiyorum yine kalbinin atışını göğsümde Hiç gitmemiş gibi Gel bana geri

Sonunu Yazamadım

Bu sabah uyandığımda Bir hikaye düşmüştü aklıma Sanki rüyamda görmüştüm İçime işlemişti adeta Kocaman bir salondaydık Düğün vardı yanlış hatırlamıyorsam Çalgıcılara yakın bir yerde oturmuştun Elinde şampanya vardı Dertli dertli yudumluyordun Bense daha yeni giriyordum içeriye Kimin düğünü onu bilmiyorum bile Bana kızmıştın sanırım Geç geldim diye Yanına doğru geldim Dans müziği çalıyordu Dans edelim mi? dedim sana Sen cevap vermeden hemen kalktın Dans ettik Sanki biz evleniyorduk Başka kimse kalmamıştı pistte Sen şampanyanın etkisindeydin Bense senin etkindeydim Dönüp duruyorduk Çevremizdekiler alkış tutmaya başlamıştı Nefes nefese kalmıştık Oturalım mı? dedim Sen daha yeni geldiğimi söyledin Dans etmeye devam ettik Hiç oturmadan gecenin sonuna kadar dans ettik Ve ben birden uyandım o hikayeden Sonunu yazamadığım bir hikayeydi bu Bir türlü son yazamamıştım bu rüyaya Belki de sen, sonu olmayacak hikayemin başlangıcı idin Umarım benim yazamadığım sonu sen

Daha Fazla Anlat

Kendinden bahset bana Adından başla önce Ne iş yaptığını anlat Rutin olarak yaptıkları söyle Arkadaşların kim? Nerede yaşıyorsun? Tanımak istiyorum seni Alabildiğine uçsuz bucaksız Aklından geçen cümleleri tahmin edecek kadar çok Hangi yemeği seversin? Bugün nasıl geçti günün? Yine o kız kafanı şişirdi mi? Favori rengin nedir? Tanımak istiyorum seni Biraz daha fazla Sorularım daldan dala Cevaplarım kafanda Çok sıkmak istemiyorum seni İstediğin zaman cevap ver bana Dinlerim ben can kulağıyla Sen anlat bana her ayrıntısıyla Hadi başla istediğin yerden Hep yanındayım dinlerim ben Sen sıkılma benden yeter Devam edersin sonra kaldığın yerden Egemengin

Gelecek Rüyaları

Uykularımda sayıkladığım doğrudur Sadece homurdanıyorum Rüyalarımda savaşıyorum seninle Anca rüyalarda görebileceğim şeyler zaten Gerçek hayatta asla yapamayacağımız şeyler Kavuştuğumuzu görüyorum Birbirimize sımsıkı sarıldığımızı Senin engellerini aşıp  Bana doğru koştuğunu görüyorum Aynı evde yaşadığımızı görüyorum Evlenmişiz bile Yemek yapıyorsun mutfakta Ben tembellik peşindeyim Tatile gittiğimizi görüyorum Aynı odayı paylaştığımızı Denize girmeyi sevmediğini Yatıp güneşlendiğini Kavga ettiğimizi görüyorum Aynı evin içinde iki yabancı gibi Ama ben dargınlığı sevmem Sırnaşıyorum hemen sana Yaşlandığımızı görüyorum Sen bir koltukta Ben bir koltukta Kitaplar elimizde Sen okumayı gençken de severdin Bense seni izlemeyi Hiç birini anlatmadım sana Yaşayamayacağım seninle bunları Hepsi güzel bir hayal Uğurlar olsun geleceğimin rüyaları Uğurlar olsun... Egemen ENGİN

Fil Perisi

Bir fil perisi ziyaret etti beni dün alacakaranlık vaktinde. Konuşmaya çalıştı gözleriyle. Elime dokundu göz yaşlarıyla. Çok fazla kahkaha attı. Ben anlamadım, eşlik edemedim ona. Durdum bekledim yorganımın altında. Çok korkmuştum ondan. Dileklerimi ağlatacağını, sevinçlerimi kahkahalara boğacağını ve saçlarımı uzatacağını söylemişti. Bense ısırgana sarılmış kaktüs gibiydim. Kendi acıma ağlıyordum ama onu ağlattığımın farkında bile değildim. Boşverdim duygularımı bende. Fil perisinin elindeki kutup yıldızını çaldım, kaçtım. Kovalayamadı beni o kilolarla. Odanın kapısından çıkamadı. Ben dileklerimi gerçekleştirmek için tuvalete koştum. Bütün masalların gerçek olmasını istedim. Kahramanlar için mutlu sonlar, kötülük yapanlar kötü sonlar diledim. Fazlası gerçekleşti. Kutup yıldızı parladı ve elim yanmaya başladı. Bende elimden attım yıldızı. Kırıldı, paramparça oldu. Fil perisinin çığlıklarını duydum. Odama koştum tekrar. Ortada yoktu peri. Gitmişti. Dileklerimin gerçekleştiğini nereden ö

Eurovision 2015 My Top Ten

Resim
  from TURKEY  12 points goes to       AUSTRALIA 10 points goes to     ITALY 8 points goes to     SLOVENIA 7   points goes to     SWEDEN 6  points goes to     AZERBAIJAN 5   points goes to     HUNGARY 4   points goes to     ISRAEL 3   points goes to     SERBIA 2   points goes to    ESTONIA 1   point goes to     MONTENEGRO good luck !