Kayıtlar

Kaybolan Anılar

Resim
Yıllar öncesine gitmek istiyorum bu yazıda. Anlattıklarım, belleğimde belirsiz izler bırakmış bir tanışlık hikayesine dayanıyor. O zamanlar birçok şey daha farklıydı, ama yine de insanların kendilerini gizemli tutma merakı değişmemiş gibi geliyor bana. Bir zamanlar, birisiyle bir uygulama üzerinden tanışmıştım. Bu tanışma ne kadar sürdü? Belki haftalar, belki de sadece birkaç gün. Ama kesin olan şu ki, o kişi kendini hep gizemli tuttu. Hiçbir zaman tam anlamıyla "görmedim" onu. Sadece mesajları vardı, arkasına saklandığı bir perde gibi. Ve o mesajların sonunda, bir karar alıp bu ilginç tanışlığı bitirmişim. Fazla naz aşık usandırır diye düşünmüş olmalıyım. Aradan yıllar geçti. Hayatımın tamamen farklı bir noktasında, yeniden o kişiyle karşılaştım. Ama bu karşılaşma da yine aynı platformda, aynı ekranın arkasından oldu. İşte o gizemli kişi beni bulmuş ve benimle yeniden iletişim kurmaya çalışıyordu. Eski konuşmalardan bahsediyor, neler yaşandığını hatırlatmaya çalışıyordu. Ama...

Hedefler ve Hayaller Arasında Bir Yolculuk

Resim
Bugün bir arkadaşımla konuştum. Hayatını tamamen değiştirecek bir karar alarak başka bir ülkede yaşamaya başlamış. Eski hedeflerini bir kenara bırakıp yeni bir yola çıkmış, çok zor bir mücadeleye girişmiş. Bu, benim için oldukça etkileyici bir hikâye. Kendisinin yaşadıklarını düşünürken, kendi hedeflerimi ve hayallerimi sorgulamaya başladım. Benim hayallerim ve hedeflerim, çok daha çizgisel bir yol izliyor gibi hissediyorum. Ulaşması zor olmayan, ama emin adımlarla ilerledikçe gerçekleşecek şeyler. Belki de bu yolda ilerlerken bir monotonluk yaşıyorum. Bir arkadaşımın deyimiyle, “Hayallerine ulaşman için biraz daha cesur olmalısın.” Ancak şunu da merak ediyorum: Ulaşması zor olan hayaller kurmak için halihazırda sahip olduğum hedeflerimi terk etmeli miyim? Büyük bir hayalin peşinden gitmek, bir çoğumuzun gözünde cesaret gerektiriyor. Ama ya o cesareti kendimde bulamazsam? Yurt dışına gidip sıfırdan bir hayata başlamak bana çok korkutucu geliyor. Bu, benim sınırlarımla ilgili bir durum ...

Aşk Üzerine Düşünceler

Resim
Aşkın yaşı olmadığına inanıyorum. Seni bulmasının da belli bir zamanı ya da kuralı yok. Doğru yer, doğru zaman ve uygun koşullar oluştuğunda aşk zaten seni bulur. Ama şu soruyu kendime sormadan edemiyorum: Bu aşk yolculuğu sırasında daha ne kadar yanlışa çarpmamız gerekecek? Doğru kişiyi nasıl bulacağız? O bizim karşımıza çıkacak mı ya da ne zaman karşımıza çıkacak? Bu sorular üzerine düşünmek beni zaman zaman çıkmaza sokuyor. Geçenlerde bir film izledim. Filmde 2. şansın verilebileceğine dair bir sahne vardı. Bu sahne beni derinden etkiledi. Ancak kendimi düşününce, ben asla 2. şansı vermeyen biriyim. Bir davranışı hata olarak görüyorsam, adeta keskin bir bıçak gibi o kişiyi hayatımdan çıkarıyorum. Pire için yorgan yakmak derler ya, işte tam olarak öyle bir tavır. Ama bu davranışımın ne kadar doğru olduğuna emin değilim. Bu, beni daha doğru bir insan mı kılar, yoksa gereksiz yere sert mi davranıyorum? Beni en çok etkileyen şeylerden biri de şu cümleydi: "Ama bu güçlü duruşun ...

Dostluk Yansımaları

Resim
Hayatta bazen kendimi tuhaf bir döngünün içinde hissediyorum. Sanki arayıp sormayı bıraksam kimse beni fark etmezmiş gibi geliyor. Bu duygunun beni nasıl etkilediğini anlatmaya çalışacağım. Herkesi ben arıyormuşum gibi hissediyorum. Sohbetler, buluşmalar, basit bir “Nasılsın?” mesajı... Her şey benimle başlıyor gibi. Ama ben yazmayı, aramayı bıraktığım anda, hayat sessizleşiyor. Telefon çalmıyor, mesajlar gelmiyor. Bu sessizlik beni düşündürüyor. Acaba insanlar benim yokluğumda rahatlıyor mu? "Oh be, bugün aramadı, biraz nefes aldım" diye düşünüyor olabilirler mi? Tabii ki bu düşünceler tamamen benim kuruntularım da olabilir. Ama bazen gerçekmiş gibi hissetmekten kendimi alamıyorum. Dostluk dediğimiz şey tek taraflı olmamalı. Bir denge, bir karşılıklılık olmalı. Ama hayatıma baktığımda, arayıp sormayı bıraktığımda kimse beni hatırlamıyorsa, bu denge bozulmuş demektir. İşte bu düşünce beni hüzünlendiriyor. Belki de çevremde gerçekten “arkadaş” diyebileceğim kimse yok. Belki de...

Bazı Ruhlar Önceden Tanışmıştır

Resim
“Bazı ruhlar önceden tanışmıştır. Sonradan karşılaştıklarında hatırlarlar.” Bu cümle beni derinden etkiledi. Düşününce, bu fikir ruhların dünyaya düşmeden önce bambaşka bir alemde birbirleriyle bağlandığını ima ediyor. Ve dünyaya geldikten sonra, yolları ne kadar farklı olursa olsun, bir noktada yeniden kesiştiklerinde birbirlerini tanırlar. Tıpkı yüzyıllar öncesinden kalan bir hatıranın çok tanıdık ama bir o kadar da yabancı hissettirmesi gibi. Bu düşünce bana hem ruhlar alemini hem de reenkarnasyon kavramını anımsatıyor. Ruhlar belki de önceki yaşamlarımızda bir yerlerde kesışmiş, bir bağ kurmuş ve bu bağ asla kopmamış. Zamanın, mekanın ve koşulların farklı olduğu yeni bir yaşamda, farklı bir bedende ve farklı bir hikayeyle tekrar bir araya gelmişler. O ilk tanışma anında ortaya çıkan his ise çok tanıdık bir melodi gibi: Hatırlanmayı bekleyen bir parça. Belki de bu durum bize şu mesajı veriyor: Gerçek bağlar asla kaybolmaz. Ne kadar uzağında olursan ol, bağlandığın insanlar ve ruhlar...

Rüzgarda Savrulan Tüy mü, Yoksa Sağlam Gövdeli Bir Ağaç mı?

Resim
Hayat, bizi her an yeni bir sorunun, değişimin ya da fırsatın içine çekiyor. Bu durumlarda insanlar genellikle iki farklı yaklaşım benimser: Rüzgarda savrulan bir tüy gibi mi olmalı, yoksa sağlam gövdeli bir ağaç gibi mi? Peki, hangisi daha mantıklı ve sürdürülebilir? Tüy Gibi Hafiflik Rüzgarda savrulan tüy, değişkenliği, esnekliği ve çevresel faktörlere uyumu temsil eder. Böyle bir insan, hayatın getirdiği değişimlere kolayca ayak uydurabilir, farklı koşullarda varlığını sürdürür ve yeniliklere açıktır. Ancak bunun dezavantajı, bir noktada yönsüz ve kararsız hissedebilme ihtimalidir. Sürekli savrulmak, insanı bir hedefe ya da amaca ulaşmaktan alıkoyabilir. Örneğin, tüy gibi bir kişi, farklı işler dener, yeni insanlarla tanışır, değişik hobiler edinir. Bu, kişiye zengin bir yaşam deneyimi sunabilir, ancak aynı zamanda bir süreklilik ve aidiyet eksikliği yaratabilir. Ağaç Gibi Sağlamlık Diğer tarafta, sağlam bir gövde üzerinde kök salan bir ağaç, dayanıklılığı, istikrarı ve sürekliliği ...

Tesadüfler Tatili: Yıllar Sonra Gelen Karşılaşma

Resim
Yıllar önce, seninle yalnızca üç-dört hafta flört etmiş, birbirimizi tanımaya çalışmıştık. Ama bir türlü ritmimizi bulamamış, usulca birbirimizin hayatından çıkıp gitmiştik. Yine de senin aklımda bir yerde kaldığını biliyorum; hani bazen, sebepsiz bir şekilde bir isim, bir gülüş, bir anı gelir ya aklına, işte öyle. Eminim ki senin aklında da bir yerde ben vardım. Ama zaman öyle bir hızla akıp gitti ki, bu flörtün yarım kaldığını bile unutur gibi olmuştum. Sonra, yıllar sonra, hayatın tesadüfler zinciri olduğuyla bir kez daha yüzleştim. Aynı tarihlerde, aynı otelde konaklamaya başladığımızı fark ettiğimde, bu dünyanın bir oyun oynadığına inanmamam mümkün değildi. Çükün, çok eski bir dostla ya da eski bir sevgiliyle karşılaşmaktan öte bir şeydi bu. Seninle göz göze geldiğimizde, o yarım kalmış flörtün her bir anısı, gözlerimizin ardından sanki fışkırır gibiydi. İlk birkaç dakika hem şaşkınlık hem de heyecanla geçti. Sonrasında kahkahalarla dolu bir sohbet başladı. "O zamanlar na...

Zamanın İki Yüzü: Kendime Yazıyorum

Resim
Yıl 2012: Bir odadayım. Masanın üstünde bir laptop, bir fincan sıcak içecek, tatlı atıştırmalıklar... Ekrana bakıyorum. Parmaklarım klavyede, kelimeler ardı ardına diziliyor. O gece ne hissettiğimi tam hatırlamıyorum ama sanırım bir şeyleri içimden atmam gerekiyordu. Yazmak, sanki o karmaşayı biraz olsun hafifletiyordu. Kimseyle paylaşamayacağım duyguları kelimelere sığınarak kendime anlatıyordum. O zamanlar yazmanın benim için ne ifade ettiğini bilmiyordum belki, ama şunu biliyordum: yazmak beni iyileştiriyordu. Yıllar geçti. Şimdi başka bir odadayım. Bu kez masa daha düzenli, etrafta kitaplar, notalar, bir gitar… Ama aslında değişen çok bir şey yok. Hala bir odadayım, hala bir masanın başında yazıyorum. Bugün bir ekran yerine deftere ya da notalara döküyorum kelimelerimi. Farklı şeyler yazıyor olabilirim ama duygular hep aynı: içimde birikenleri dışarıya bırakma çabası. Zamanında “Neden yazıyorum?” diye sorduğum çok oldu. Hala da bazen soruyorum. Belki bir cevabım var, belki yok. Ama...

Yeni Yıla Yeni Bir Bakış

Resim
Yeni yıl yaklaşıyor. Her yıl dönümünde olduğu gibi içimizde bir şeyleri değiştirme, daha iyisini yapma ya da kendimize dair bir şeyleri yeniden tanımlama isteği doğuyor. Ancak bu kez klişelerden uzak bir başlangıç yapmayı hedefliyorum. Daha fazla spor yapmak, daha az yemek yemek ya da zamana meydan okumak değil; kendi içimde gerçek bir dönüşüm başlatmak istiyorum. Bu yıl, sadece bir hedef listesi değil, yaşam biçimimi dönüştürecek bir manifesto oluşturmak istiyorum. İşte birkaç madde: Görmeyi Seçmek Hayatın yoğunluğu içinde genellikle gözden kaçırdığım şeyler var: bir ağacın yapraklarının hışırtısı, bir yabancının gülümsemesi ya da gökyüzünde uçan kuşlar. Bu yıl, çevremdeki küçük mucizeleri fark etmeyi, sadece görmeyi değil, onları hissetmeyi seçiyorum. Kendi Hikayemi Yazmak Başkasının yazdığı senaryoları yaşamak yerine, bu yıl kendi hikayemi yazacağım. Kendi değerlerim, hayallerim ve seçimlerimle dolu bir hayat kurmayı amaçlıyorum. Belki hata yapacağım, belki yolumu kaybedeceğim ama b...

Ruh Halimin Hava Durumu

Resim
Bugün ruh halime denk bir hava durumu buldum: bardaktan boşalırcasına yağan bir yağmur. Tıpkı şu an hissettiklerim gibi; yoğun, durmak bilmeyen ve belki de biraz hüzünlü. Ancak bu yağmur, caddelerin ışıl ışıl parlamasına ve insanların enerjisini kaybetmeden sokaklarda dolaşmasına engel olmuyor. Dışarıda bir canlılık var; içeride ise susturulamayan bir çığlık. İçimdeki o çığlık, bana sürekli şunu söylüyor: "Çık dışarı, o yağmurun altında deli gibi dans et. Kimseyi umursama. Kendin için bir şey yap!" Fakat bu sesi duysam da, o kadar uzaktan geliyor ki, ona kulak verecek cesareti bulamıyorum. Çoktan ıslandım bu hayatın yağmurunda, belki de tamamen sırılsıklam olmanın vakti gelmiştir. Yine de o ilk adımı atmak, belki hasta olma ihtimaline bile aldırmadan kendimi özgür bırakmak... Bu düşünce bana o kadar uzak ki. Hayatımı, yaşayamadığım anların üzerine kurulmuş bahanelerle geçiriyorum. "Şimdi olmaz, daha sonra belki" diye ötelediğim hayallerim, birer "keşke" ol...

Flörtöz İnsanlar ve Hayalet Gibi Kaybolma Fenomeni

Resim
Günümüzde flört etmek, modern iletişim çağının en yaygın davranışlarından biri haline geldi. Ancak, üç beş kişiyle aynı anda flört eden, işin ciddileştiği noktada ortadan kaybolan insanların sayısı azımsanamayacak kadar fazla. Bu davranış şekline şimdilerde "ghostlamak" deniyor, yani hayalet gibi bir anda yok olmak. Peki, bu insanlar neden böyle davranıyor? Bu durumun ardında hangi psikolojik veya duygusal sebepler yatıyor olabilir? İlgi Bağımlılığı mı? Flörtöz bireylerin en belirgin ortak noktaları, yoğun bir ilgi ihtiyacı hissetmeleri. Bu kişiler için ilgi, adeta bir enerji kaynağı gibi; eksikliğinde kendilerini huzursuz, değersiz ya da yalnız hissedebilirler. Ancak tek bir kişinin sunduğu ilgi ve alaka yetmediği için, bu ilgiyi birden fazla kişiden almayı tercih ederler. Örneğin, bir kişiyle günlük mesajlaşmalarını sürdürürken, diğer bir kişiden sosyal medya etkileşimleriyle kendini özel hissetmek ister. Sürekli olarak birden fazla flörtünün olması, bu kişilerin kendilerin...

Mesafelerin İkilemi: Yanı Başında Hissedilen Uzaklık

Resim
Duygular, anlık dalgalanmalar gibi. Bir an mutluluk ve sevginin zirvesindesiniz, bir sonraki an hayal kırıklığının derinliklerinde. Bu değişimler, özellikle mesafeler ve iletişim eksikliği ile birleşince, daha da karmaşık hale gelir. Bugün, teknolojinin altın çağını yaşıyoruz. Yüzlerce kilometre uzaktaki insanlarla saniyeler içinde bağlantı kurabiliyoruz. Ancak bu kolaylık, bazen tam tersi bir etki yaratarak, yanınızda olmak istediğiniz kişiyle olan bağınızı zayıflatabiliyor. İletişim çağında, ironik bir şekilde, iletişim eksikliği güvensizlik ve endişeye yol açabiliyor. Yan Yana Mutluluk, Uzakta Belirsizlik Yanında olduğunuzda size huzur veren, sevildiğinizi hissettiren bir kişi düşünün. Ama mesafeler araya girdiğinde, sanki görünmez bir duvar örülüyor. Aranızdaki bu "uzaklık," fiziksel olmaktan çok duygusal hale geliyor. "Bir şeyler ters mi gidiyor?", "Neden bu kadar sessiz?" gibi sorular zihninizi meşgul etmeye başlıyor. Aslında her an haberleşmek, süre...

Aşk Duygusunu Yönlendirmek: Mümkün mü?

Resim
Duygularımız, hayatımızı şekillendiren en güçlü içsel dinamiklerdir. Öfke, üzüntü, mutluluk ve aşk... Her biri, insan olmanın kaçınılmaz parçalarıdır. Ancak, bazı duygular diğerlerinden daha karmaşıktır ve belki de en çetrefilli olanı aşk duygusudur. Bu duygu, sadece mutluluk değil, aynı zamanda hayal kırıklığı ve derin bir üzüntü de getirebilir. Peki, aşk duygusunu yönlendirmek mümkün mü? Yani, birine duyduğunuz karşılıksız aşkı başka bir kişiye ya da başka bir şeye dönüştürebilir misiniz? Duyguların Yönlendirilebilirliği Duyguların yönlendirilmesi, psikolojide ve kişisel gelişim alanında sıkça tartışılan bir konudur. Örneğin, öfkesini kontrol etmek isteyen bir kişi, spor ya da meditasyon gibi aktivitelere yönelerek bu duygunun etkilerini azaltabilir. Üzüntü ve depresyon durumunda ise yaratıcı faaliyetlere yönelmek, bu duyguları dönüştürmek için bir yöntem olabilir. Ancak, aşk gibi derin ve karmaşık bir duygunun yönlendirilmesi daha zorlu bir süreçtir. Aşk, sadece bir kişiye duyulan r...

Aşk ve Mutluluk: Kalpte Uçuşan Kelebekler

Resim
Uzun zaman sonra ilk defa, kalbimde kelebeklerin kanat çırpışlarını hissediyorum. Hayatın koşuşturmacasında, bir köşe başında karşıma çıkan bu duygu, sanki unutmuş gibi hissettiğim bir mutluluk şeklinde kendini gösteriyor. Bu sefer farklı. Bu sefer daha derin, daha samimi, daha gerçek. Uzun bir süre boyunca, hayatımda birini sevme fikrinden uzak kalmıştım. Ama şimdi, fark ediyorum ki kalbim yavaşça yeniden ısınıyor. Her anında yeni bir heyecan bulduğum biri var hayatımda. Onunla paylaştığım küçük detaylar, anlamı büyütüyor. Gün içerisinde kullandığı bir kelime, gülümseyişi ya da dalıp giden bakışları beni sanki farkında olmadan kendi dünyasına çekiyor. Bugün, tam da böyle bir anı yaşadım. Bir anıda, onun söylediği bir sözle kalbime oklar saplandı. Ama bu oklar acıtıcı değil; aksine, tatlı bir sersemliğini hissediyorsunuz. O an fark ettim ki, belki de Eros bizim yanımızdaydı. Dilerim ki, elindeki okların birkaçı onun kalbine de isabet etmiştir. Hayatın bir böyle güzel tarafı var. Beklen...

İnsan İlişkilerinde Kategorize Etmek: Doğru mu, Yanlış mı?

Resim
İnsan ilişkileri karmaşıktır ve her bir bağ kendine özgü bir dinamiğe sahiptir. Hepimiz, farkında olsak da olmasak da, çevremizdeki insanlarla olan bağlarımızı belirli bir düzen içinde organize ederiz. Aile, dostlar, iş arkadaşları veya tanıdıklar gibi genel kategoriler, sosyal yaşantımızı düzenlememize yardımcı olur. Ancak bu sınıflandırmaların, özellikle romantik ve fiziksel ilişkiler söz konusu olduğunda daha spesifik ve bazen rahatsız edici bir hale gelmesi mümkün. Peki, bir insanı özellikle fiziksel ya da duygusal arzulara dayalı olarak kategorize etmek ne kadar doğru? Kategorize Etmenin Sosyal Boyutu İnsan zihni, düzene ve sınıflandırmaya eğilimlidir. Bu durum, insanlarla olan ilişkilerimize de yansır. Hayatımızın her alanında çevremizdeki insanların rollerini belirlemek ve buna uygun bir bağlantı kurmak içgüdüseldir. Ancak, bu sınıflandırmanın ahlaki ve insani boyutunu sorgulamak önemlidir. Birinin, hayatındaki insanlara şu tarz kategorilerle yaklaştığını düşünelim: "En az ...

Mektup | Sevgili,

Resim
Senin varlığının benim için ne anlama geldiğini ifade etmeye kelimeler yetmez. Bu mektubu yazarken, kalbimde bir kasırga gibi esen duygularımdan yola çıkarak, seni kaybetmenin verdiği acıyla her gün yüzleşiyorum. Kendi ilgisizliğimin, bu derin sevginin önünde bir engel teşkil ettiğini kabullenmekle kalmayıp, senin duygularına karşı olan kör noktalarımı ve sana gereken özeni göstermekteki eksikliklerimi acı bir netlikle görüyorum.  Geçmişte, kalbimin derinliklerinde sakladığım bu duyguları sana açmam gerektiğini fark etmemiş olmanın pişmanlığı içindeyim. Bu mektup, bir bakıma, seninle aramızdaki o güçlü bağın zamanla nasıl zayıfladığını anlamamın ve bu durum karşısında içimde büyüyen boşluğa dair hissettiklerimi ifade etme çabamdır. Belki de bu sözcüklerle kalbimdeki girdabı dindirmek ve seninle olan ilişkimizde yaşadığım kör noktaları aydınlatmak mümkündür. Her ne kadar bu satırların sana ulaşmasının imkânı olmasa da içimdeki bu büyük boşluğu doldurmanın bir yolu olarak, hislerimi ...

Siphonensis: İzmit Körfezi'nin Kıskanç Perisi

Resim
Bir zamanlar, İzmit Körfezi ile Sapanca Gölü'nü aslında büyük ve tek bir körfezdi ve bu büyük su kütlesi, doğanın güzelliklerine ev sahipliği yapıyordu. Bu suyun derinliklerinde, gizemli bir güzelliğe sahip bir tatlı su perisi yaşardı; onun adı Siphonensis'ti. Siphonensis, diğer perilerin güzelliklerine ve mutluluklarına öyle bir haset beslerdi ki bu duyguları, onun varlığını adeta bir gölge gibi takip ederdi. Siphonensis'in kalbinde yanan kıskançlık alevi, zamanla onu diğer perilerden soyutladı ve onu, geceleri insanların düşlerine sızan bir varlığa dönüştürdü.  Gizemli ve olağanüstü güçlere sahip Siphonensis, ayışığının gümüşi parıltıları altında insan kılığına bürünerek Sapanca'nın mistik topraklarında dolaşıyordu. Bu peri, insanların en derin duygularını manipüle ederek onları kendine vurulmuş bir şekilde denizin derinliklerine çekiyordu. Karanlık amaçları için insanoğlu üzerinde büyü kullanarak, onları yavaşça suyun soğuk kollarına teslim etmekteydi. Bu karanlık ey...

Rüzgar'ın Efendisi: Zephyra'nın Morgana ile Macerası

Resim
Bir zamanlar, eski bir ormanın derinliklerinin gizemiyle çevrili, Rüzgâr Perisi'nin masal gibi yaşamı vardı. Adı Zephyra; güçlü, nazik ve gökyüzüne hâkim rüzgarların ruhuyla doluydu. Görevi, doğanın hassas dengesini bir dengeci titizliğiyle korumak ve rüzgarları, onların ince, şarkı gibi esintileriyle, doğru yönde yönlendirmekti. Ancak, bir gün, bu huzurlu tablonun üzerine gölge düşüren, karanlık güçlerle dolu bir fırtına çıkardı kudretli büyücü Morgana. Bu fırtına, ormanın huzurunu altüst etti; ağaçları yerinden söktü, hayvanların sığınaklarını yıktı.  Zephyra, ormanın çığlıklarını kalbinde hissetti ve ne pahasına olursa olsun, bu yıkımı durdurmak için harekete geçmeye karar verdi. Zephyra, gökyüzünden alabileceği en güçlü rüzgarları topladı ve Morgana'nın yarattığı kaosu durdurmak için yola koyuldu. Fakat önünde, her adımda daha da güçlenen büyüsel bir engel buldu: Morgana'nın karanlık büyüleri. Ancak Zephyra, korkusunu yüreğinin derinliklerine gömdü ve Morgana'nın gi...

BU HANGİ ŞARKI? B6 | YÜREĞİM PARAMPARÇA

Resim
    İlişkimizin mayın tarlasında dolaşırken, paylaştığımız şeyin gerçek aşk olduğuna safça inandım. Çevremdekilerin uyarılarına ve bağırışlarına rağmen, endişelerini kabul etmeyi reddettim. Sanki bir savaş filminde yaşıyormuşum gibiydi, sürekli yaralanıyordum, ama yine de baskı yapıyordum. Attığım her adım belirsizlikle doluydu, ama sonuna kadar yanımda olduğunuza inanıyordum. Önüme yerleştirilen engeller, mayın tarlasındaki teller gibi, beni caydırmak içindi, ama küçük açıklıklardan geçmenin ve yoluma devam etmenin bir yolunu buldum. Dünya durmam için bana bağırdı, ama ben uyarılara kulak tıkadım. Kalbimde, sevgimizin her şeyi fethedeceği inancına tutundum. Düşmeden ve engellerle karşılaştığımda bile tereddüt etmeden peşinden koştum. Elini uzattığında, sanki hiçbir şey bize zarar veremezmiş gibi, sarsılmaz bir güvenle doldurdu beni. Aptalca yenilmez olduğumuza inanıyordum. Kendimi korku ya da çekince olmadan tamamen sana bıraktığım bir anı hatırlıyorum. Tıpkı o aşk filmlerind...

SAMSARA ÇEMBERİ

Resim
     Günümüzde yaşayan bir adamın yaşadığı olağanüstü bir durum var; sürekli olarak rüyalarında karşısına çıkan, tanımadığı bir kadını görüyor. Bu durum, onu derinden rahatsız ediyor ve zihinsel açıdan meşgul ediyor. Adam, rüyalarının anlamını ve altında yatan mesajları çözmeye çalışıyor. Kendi çabaları yetersiz kaldığında ise farklı rüya yorumcularından profesyonel destek almaya karar veriyor; ancak bu süreçte istediği neticeye ulaşamıyor ve kafası karışık bir şekilde rüyalarının gizemini çözmeye çalışmaya devam ediyor.      Adam, bir İslam alimi ile tanışır. Alim, adamın Rüyalarını açması hakkında uyarılarda bulunur ve rüyaların derinliklerine inmemesi gerektiğini, çünkü sonuçlarının olumsuz olabileceğini belirtir. Bununla birlikte, adamın merakı dinmez ve sonunda bir Budist rahibe danışır. Bu olay, insanların meraklarının ve arayışlarının sınırlarını zorlama isteklerini yansıtır. Her ne kadar bir alim uyarıda bulunsa da insanın doğasında bulunan merak du...